23 Ocak 2009 Cuma

İslamiyet ve Olmayan Evlilik Yaşı Üzerine Fetvalar

İslamiyette evlilik yaşı meselesi üzerine haberler her şeyden daha fazla dikkat çekiyor. Verildiği iddia edilen fetvaları(Örn. "1 yaşındaki kızla da evlenilir") vicdanlar kabul etmiyor. Tabii ki de kabul etmeyecek. Bir şey size mantıksız geliyorsa dünya üzerindeki herkese mantıksız gelecektir. Çünkü mantık, karakter yada kişilik gibi insandan insana değişen bir şey değildir. Herkeste aynıdır ve sabittir.

20. yüzyılın ortalarına doğru patlak veren İslam üzerine modernist iddialar İslam aleminde 3 çeşit cevap verme metotu oluşturdu diyebiliriz:

1-) İslam karşıtı iddiaları referans alarak verilen cevaplar
2-) Bu modernist, İslam karşıtı iddialardan etkilenmemiş imajı çizen cevaplar
3-) İddiaları parametre almadan akıl-mantık-adalet süzgeci kullanarak verilmiş cevaplar.

Birinci grubun haklı olarak doğma nedeni İslam karşıtlarının en olmayacak konularda bile kimi zamana çarpıtarak kimi zaman abartılı demogojik ifadelerle insanların imanını sarsmaya başlaması.
İkinci grubun doğma nedeni, kimi birinci grup cevapların çok fazla İslam karşıtlarının kulvarına girdiği; kabul edilemez yorumlar, hatalar ve çarpıtmalar içerdiğinin görülmesi.
Üçüncü grubun doğma nedeni ise ikinci grup cevap metodojisinin hassas ve özenli yorum yapılması gereken meselelerde sırf birinci grup tarzında görülmesin diye; daha açık bir ifade ile belki modernistlerden etkilenmemiş havası estirsin diye, belki gelenekler ön planda tutuluyor diye kimi zaman adaletten kimi zaman mantıktan uzaklaşılmış ifadeler içerdiğinin fark edilmesi.

Zincirleme reaksiyon gibi. Önce İslam karşıtı iddialar patlıyor, sonra bunlara cevaplar veriliyor, sonra kimi cevaplarda hatalar ve çarpıtmalar çıkıyor, bunu gören alimler bunlardan uzak durma adına bazı samimi olarak kafa karıştıran meselelerde, olmayacak şeyler yazmaya başlıyor. Bir başka deyişle gerçekten çözmesi zor, çelişki oluşturabilen meseleleri, "çarpık modernist iddialar" zannediyor ve adalet ve mantık çizgisinden sapmış cevaplar içerebiliyor verilen izahatlar.

Dikkat edilmesi gereken şey, yukarıda 3'e ayırdığım şey cevaplar yani meseleleri ele alma biçimi; insanlar değil. Çünkü bir Müslüman için meselelere sırf bu yöntem ile yaklaşmış diğeri şu yöntemle yaklaşmış diyemiyoruz. Bir meselede çok ince bir noktayı yakalayıp oradan güzel bir başlık çıkaran kişinin diğer bir noktada gelenekçi tutum sergilediğine şahit olabiliyoruz. Onun için insanları değil, tarzı kategorize etmek daha mantıklı.

Bu ayırımda ilk iki grubun çok fazla örneği var fakat, sadece üçüncü tarzı kullanmak açıkçası çok rastlanılan bir durum olmasa gerek. Ben inanıyorum ki çok yakın zamanda bir ayıklanma ile ilk iki grup izahatlar yerini tamamen üçüncü gruba bırakacaktır. Konumuza girelim inşallah.

Talak 4 (Yaşlılıklarından dolayı) hayızdan kesilmiş kadınlarınızdan şüphe ederseniz, bilin ki onların bekleme süresi üç aydır. 12 Henüz hayız görmeyenler de böyledir. 13 Hamile olan kadınların bekleme süresi doğurmaları ile son bulur. 14 Kim Allah'tan korkarsa (Allah) onun işine kolaylık verir.

13. Büluğa ermediği için hayız görmeyen veya bazı nedenler dolayısıyla geç hayız gören ya da çok büyük bir istisna olup da hiç hayız görmeyen kadınlar, hayızdan kesilmiş kadınlar gibi talaktan sonra 3 ay iddet beklerler.

Kur'an'ın bu açıklamasına göre, burada "Mudhale" (kocasıyla gerdeğe girmiş) bir kadının söz konusu olduğuna dikkat edilmelidir. Çünkü mübaşeret olmasaydı eğer, iddet söz konusu olmazdı. (Bkz. Ahzab: 49) Bu yüzden, henüz hayız görmeye başlamamış kızların, iddetinin beyan edilmesinden anlaşıldığına göre, bu yaştaki kızlarla evlenmek ve kocalarının kendileriyle cinsel ilişkide bulunması caizdir. Dolayısıyla Kur'an'ın caiz gördüğü bir davranışı hiçbir Müslümanın yasaklamaya hakkı yoktur.
Tefhimul Kuran

demiş Mevdudi yazdığı Tefhimul Kuran isimli tefsirinde.

İşte bu, tam anlamıyla 2. grup yani gelenekçi ve modernizmden etkilenmediğini belirtme kaygılı bir açıklamaya örnektir. Peki burada nerede hata var?

En ciddi hata -ki hemen hemen herkesin düştüğü- "kızlarla evlenmek" ifadesinin kullanılması. İster kabul edin ister etmeyin herkesin aklında bayanın kimle evleneceğine karar veren ebeveyn figürü vardır. Bayan hep pasif durumdadır. "Evlenemez", "evlenilir". Ve bu, bilinç altından dışarı bu şekilde vuruluyor. Gelenekçi tutumda ebeveyn kızın sadece kimin evleneceğine değil aynı zamanda ne zaman evleneceğine de karar verebiliyor. E hazır ayette de hayız görmemiş kızların, kadınların boşanma süreçleri de belirtilmişken... Görüldüğü gibi ayetin altına zulüm mekanizması haline dönüşebilecek gelenekçi bir ifadeyi eklemekten geri durulmamış.

Hatta üstüne bir de İmam Şafi ve İmam Maliki'nin "ergenlik çağındaki kızı, babası cebren evlendirme hakkına sahiptir" fetvasını ekleyelim. Ki bu fetvaya delil olarak ayetlerde geçen "evlendirin" ifadesinin getirildiğini belirtelim. Dolayısıyla ikinci grup izahat yaklaşımı karşımıza şöyle bir tablo çıkarıyor: Ebeveyn tamamen keyfi olarak, çocuklarının istediği yaşta ve istediği kişi ile cebren evlendirebilmektedir. Buna dinde cevaz vardır.

Hepsi bir yana, bunların üzerine bir de açıkça görülen adaletsizliğe karşı çıkmayı ise "modernizmden etkilenme" olarak yaftalanması ise ayrı bir facia. Oysa ki bunun modernizmle yada benzeri herhangi bir şey ile uzaktan yakından alakası yoktur!

Fakat, ikinci grubun yanı sıra, modernizm bağlamında birinci grup izahat ne gibi hatalar içerebilir derseniz? O da şu ki tüm bunlara tepki olarak 17-18 vb. gibi evlilik yaşı belirtilmesidir. Bu da hatalıdır. Yani aynı ikinci grup izahat gibi birincisi de hatalıdır.

Peki doğrusu nedir? Doğrusu elbette ki 3. grup cevap yöntemini seçmek. Sözü Efendimize(sav) bırakalım:

Kadın sahâbiyelerden dul bir hanım olan Hizâm kızı Hansa’yı babası bir adama nikâh etmişti. Ama Hansa, bu evliliğe râzı değildi. Kalkıp Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e geldi. Ve babasının nikâhladığı adamla evlenmek istemediğini bildirdi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de, onun bu sözü üzerine derhal nikâhı bozdu ve böyle bir evliliğin olamayacağını söyledi. (Buhârî, Nikâh, 42);

İbn-i Abbas (r.a.)’ın rivâyetine göre, bir defasında bâkire bir kız Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in yanına gelerek dert yandı. Babasının, kendisini arzu etmediği biriyle evlendirdiğini söyledi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, kıza bu evliliği devam ettirip ettirmemekte tamamen serbest olduğunu söyledi. (Ebû Dâvûd, Nikâh, 24);

Yine dul bir kadın olan Sübey’a el-Eslemiyye’ye iki kişi evlenme teklîfinde bulunmuş ve bu hususta kendisine istemediği kimseyle evlenmesi için baskı yapılmıştı. Bunun üzerine Sübey’a Hz. Peygamber (s.a.v.)’e gelip, olayı anlattı. Hz. Peygamber (s.a.v.) de, onun istediği ile evlenme hakkına sahip olduğunu ifade buyurdu. (İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, c. VII, s: 137).
Ve görüyoruz ki, İmam Ebu Hanife bu meseleyi sağlıklı bir şekilde sonuca bağlamıştır:
Ebu Hanife ise, büluğ çağına (ona göre 17 yaşını doldurup) gelmiş bir kızı hiç kimsenin zorla evlendiremeyeceğini benimsemiştir. Ebu Hanife'nin dayanağı, "Açıkça izin alınmadan dul kadın, rızası anlaşılmadan bekâr kız evlendirilemez" (Buharî, nikâh, 40; Müslim, nikâh, 64; Ebu Davud, nikâh, 23) hadisidir. Ebu Hanife'ye göre, büluğ çağındaki bir kız, velisinden izin almadan ve kendi irade beyanıyla evlenebilir. Osmanlı Hukuk-ı Aile Kararnamesi (m.8) ve Türk Medeni Kanunu (m.124) bu görüşü benimsemiştir.


Yani İslamiyette evlilik için yaş şartı değil, rıza şartı konmuştur. Burası çok önemli. Yaş şartının konmaması "küçük yaş evlenebilir" değildir, evlenemez de değildir. Yaş bir parametre değildir. Yani açıklamanızda, izahatınızda yaşı parametre olarak veremezsiniz. Veriyorsanız baştan hatalıdır. Yani haber kaynaklarında çıkan "X yaşındaki kızla da evlenilir" ifadesi hatalıdır. Böyle bir ifade, İslamiyette evlilik için spesifik bir yaş şartı konmamış olmasının istismar edilmesidir. (Bu arada cümlelerde geçen "evlenilir" ifadesindeki bayanın her zaman pasif durumda tasavvur edilişindeki problemi tekrar tekrar belirtmemeye artık gerek yok).

Eğer bir bayan yada bir erkek evliliği istiyorlarsa, ne yaptıklarının farkındalar ve buna razı iseler başka bir şarta bakılmaz. Yaş evlilikte parametre değildir. İslamiyette, modern dünyada olduğu gibi evlilik için spesifik bir yaş şartı(18 veya 16 gibi) konmamış olması, elbette çeşitli insanlar tarafından istismar edilmiştir. İslamiyette evlilik için spesifik bir yaş şartı konmamış olmasının istismar edilmesi, istismar edenlerin suçudur. Dinin değil.

Toparlarsak, şunu diyebiliriz ki çocuklarla evliliği yasaklayan tek sistem İslamiyettir. Çünkü rıza şartı mantıklı karar verebilme, reşit olma şartıdır ve bu durumdaki erkek ve bayan kendi tercihini kullanma hakkını kazanır. Elbette illaki kullanacak diye de bir şey yok. İstemezse hiç evlenilmez. Yani hem evlenip evlenmeme konusundaki kararında serbesttir hem de eşini seçme kararında serbesttir. Baskı kurmak, yada ebeveynin karar vermesi Efendimiz tarafından yasaklanmıştır.

Dolayısıyla 2. grup izahat (belki)gelenekçiliğe ön planda tutarak, hatalı yorumlarla yanlışlanıyorken, aynı şekilde 1. grup ise 17-18 gibi evlilik yaşı vererek, evliliği isteyen insanların evliliği konusunda hatalı ifadeler barındırıyor.

Dediğimiz gibi, evlilik için yaş diye bir parametre yoktur. Sadece tarafların rızası vardır. Razı iseler kimse karışamaz, değil iseler kimse de evlendiremez. Zulüm mekanizması doğuracak yorumlar, yorum sahibini bağlar. Talak - 4'te aktarılan da keza budur. Bunu yine başka bir hoca da böyle belirtmiş:

(...)Burada ayetin, istisnai durumları dahi hükme bağlayacak bir çerçeve getirdiğine dikkat etmek gerekir. Bu itibarla mezkûr ayetin, adet görme çağına gelmemiş bulunan kızların evlendirilmesini adiyattan olarak tayin ve tesbit etmek gibi bir maksada matuf bulunduğunu düşünmek doğru değildir.(...)https://ebubekirsifil.com/gazete-yazilari/iki-mesele-2/
Son bir not olarak: Kur'an'da geçen evlendirin(Nur-32) ifadesinin "zorlama" mı yoksa "yardım" mı içeriyor (AllahuAlem), anlamaya çalışalım inşallah...

Nur-32 VE İÇİNİZDEN bekar olanları (42) ve kadın ya da erkek kölelerinizden [evlenmesi] uygun olacak olanları (43) evlendirin.[Evlenmeye niyeti olanlar] yoksul iseler, [bu sizi kaygılandırmasın,] Allah onları lütfuyla destekleyecektir. Çünkü, Allah her şeyin aslını eksiksiz bilmekte (ve bu itibarla herkesi bağış ve kayrasıyla) kuşatmaktadır.

42 - Yani, toplumun ya da cemaatin hür üyelerinden; böyle olduğu, kölelerden söz eden sonraki ifadeyle de sabittir. (Çoğu klasik müfessirin de belirttiği gibi, bu ayet bir emir değil, fakat cemaatin bütününe yönelmiş bir tavsiyedir; çevirideki emir sîgası da, bu sebeple, tavsiye olarak anlaşılmalıdır.) Eyyim (çoğulu eyâmâ) terimi her iki cinsten de, ister daha önce hiç evlenmemiş olsun ister dul olsun, halen eşsiz bulunan kişi anlamınadır. Dolayısıyla, yukarıdaki ayet pek çok güvenilir Hadis'le de tekrarlandığı gibi toplumsal düzen ve ahlak açısından evli olmanın bekar yaşamaktan daha tercihe değer olduğunu dile getirmektedir.

43 - Sâlihîn terimi burada ahlak ve fizik olarak evliliğe uygunluğu, elverişliliği; yani, hem bedensel ve zihinsel olgunluğu, hem de evlenecek erkekle kadın arasındaki karşılıklı sevgi ve denkliği işaret etmektedir. 4:25'de olduğu gibi, yukarıdaki ayetler de evlilik dışı tüm cinsel ilişki biçimlerini yasaklayıp erkekle onun kadın kölesi arasında tek yasal cinsel birleşme yolu olarak evliliği öngörmektedir.