22 Şubat 2015 Pazar

Kâfir Olmak Nedir?

Bir zaman önce internetten izlediğim bir video karesinde alkol almış birinin oldukça ilginç bir davranışından bahsederek başlayayım. Videoda görünen şey, alkolün etkisi ile kendisine hâkimiyetini yitirmiş, durmadan ve anlamsız bir şekilde: “Ben tekim, ben tekim” diyen birisiydi.

Tek olma vasfının sadece Allah’a mahsus olduğunu düşünürsek, -o anda etrafındakilerin ya da daha sonra o videoyu "gülmek için" izleyenlerin belki anlayamadığı- şahit olunan şey, açıkça ve -garip gelebilir bu ifadem ama- en dürüst hali ile nefs dediğimiz şeyin ilahlığını ilan etmesiydi.

(Müslüman Olmak Nedir? Ne Değildir? yazımızda çizdiğimiz şekli gözünüzün önüne getirin) Mekanizma şöyle çalışıyor: Alkol veya benzeri aklı uyuşturan herhangi bir madde kullanınca, akıl iptal oluyor, bunun oldukça ilginç yansıması olarak nefse “ilahlığını alenen söyleme itici olursun” diyen şeytan da iptal oluyor. Bunun da sonucu olarak nefs en dürüst hali ile asli isteğini ortaya döküyor ve ilahlığını -alenen- ilan ediyor. Günlük yaşantısında insanın devamlı surette ama üstü kapalı olarak “başkalarından farklı olduğunu” ima etmesi de işte bundan kaynaklanıyor. Yumuşatılmış da olsa yine ilahlığını ilan etmesinden...

Farklı olma, tek olmadır; tek olma, ilah olmadır. İnsan nefsinin devamlı yapmaya çalıştığı şey de budur: Tekliğini yani ilahlığını ilan etme.

İşte bu durum, Allah’ın “tekliğini” kabul etmeyişi, kabullenememesi kişinin kâfirliğini gösterir. Peki, bu hâl günlük hayatına nasıl yansır? Nasıl bir değişiklik yaratır? Birisinin kâfir olup olmadığı nasıl anlaşılır?

İlahlıktan vazgeçemeyiş, ahiret gününü yani din gününü yani adalet gününü de kabul etmemeyi, dikkate almamayı, görmezden gelmeyi beraberinde getirir. İşte bunun dünya hayatındaki karşılığı kişinin devamlı suretle adaletten, adil yarıştan, suç işlediyse yargılanmaktan ve cezalandırılmaktan, eğer kendine yakın gördükleri suç işlediyse onları yargılanmaktan kaçırmaya çalışması ile ortaya çıkar.

Kişi; her gün ama her gün,

Adaletin terazisini bozmaya çalışmasıyla,

Adil yargılanma mekanizmalarını etkisizleştirmeye çalışmasıyla,

Adil sınav süreçlerini yok etmeye çalışmasıyla,

“Bana avantaj sağlansın”cılığıyla,

Ya da hak etmeyene hak etmediğini vermesiyle,

Hırsızlığı, yolsuzluğu, kaçakçılığıyla,

Herkesin ödediği bedeli ödemekten kaçışıyla,

Bunları sağlayabilmek için değişik isimler altında gruplaşmasıyla,

Suç işlemişse cezalandırılmaktan kaçmak için elinden geleni yapmasıyla,

Eğer kendine yakın gördükleri suç işlemiş ise onları yargılanma, cezalandırılma süreçlerinden kaçırmak için, yaptıklarını örtbas edebilmek için mücadele etmesiyle,

Sonuca ulaşabilmek için, bunları yapan diğer haydutlar ile müzakere etmesi ile tek bir şeyi ispatlar: Kâfirliğini… Hem de istisnasız her gün her hareketi ile her defasında yapar bunu.

Aklını kullanmaktan kaçar; adaletten kaçar...

Neden kaçar? Çünkü adil ortamda başarısız olursa (olmayan) ilahlığını ispatlamaya giden yolun kapanacağını bilir. Yani aklını kullanarak adil bir şekilde yarışması gereken süreçten kaçışını temelde tetikleyen yine ilahlık isteğidir.

Böylece, bu iki vasıf, ilahlığını(tekliğini) ilan ile adaletten kaçış tek bir potada erir.

Ahirette, din gününde gösterilecek olan da budur: Hayatı boyunca ya "ilahlığını ilan etme" ya da "adaletten kaçma" dışında hiçbir şey yapmadığı ateş ehlinin, tüm hareketlerinin temelinde aslında sadece bunlar olduğu yani kâfir olduğu...

Kâfirlik soyut bir kavram değildir. Kâfirliğin yansıması da saydıklarımdır. Adalet gününe inanmaz, karşılığında dünyada adaleti bozmaya çalışır. Cezalandırmada adaleti, yargılanmada adaleti, ekonomide adaleti, sınavlarda, atamalarda adaleti bozuyorsa bu adalet gününe inanmayışından kaynaklanır. Kâfir olmayı helvadan yapılmış putun önünde secde etme, kâfir olmamayı da bunu yapmama diye basitleştirerek anlatanların söylediklerinin aksine kâfir olmanın ve kâfir yaşam tarzının sonuçları bunlardır.

Eğer ki kâfirliğinin temelinde ilahlık(teklik) varsa, onun yansıması olarak adaletten kaçış vuku buluyorsa insanın hayatında, o zaman bu yola zıt yolun en başında da La ilahe illallah(Tek olan Allah'tır) vardır.

Tersten söylersek; eğer ki adaleti bozmaya çalışıyorsanız yaptıklarınızla, adil mücadeleyi lehinize çevirmeye çalışıyorsanız, aldatıyorsanız; hele bir de bunu yapabilmek için örgütlenmeye kalkmışsanız; ya da bu örgütlenenlerin yaptıklarını temize çıkarmaya çalışıyorsanız; daha La ilahe illallah diyememişsiniz demek ki... Bakıyorsun, öylesine detay konuları gündem yapıp üzerine saatlerce vakit harcayıp ve harcattıranların dolayısıyla kendini meşgul gösterenlerin hayatlarında La ilahe illallah'tan eser yok. Çünkü olursa ilahlık isteği bitip fedakarlık ile birlikte adalet gününe iman başlayacak, hayatına ona göre çeki düzen verecek ve büyük kayıplar yaşamaya başlayacak. Bu kadar da değil. Adaletin terazisini bozmaya kalkanlarla, cezalandırılmaktan kaçanlarla mücadele etmeye başlayacak ve bunun soucunda da birçok kişi ile karşı karşıya gelecek. Kaba tabirle "neyse, en iyisi risk aldırmayan konularla vakit harcayayım da ana konuya vakit kalmasın" şeklinde La ilahe illallah diyemeden hayatına devam ediyor. Bu şekilde istediği kadar, hatta hayatı boyunca dinle ilgileniyormuş gibi yapsın insan, ister ibadet yapsın, hatta isterse dini ilimle uğraşsın, sonuç değişmez: kâfirin tekidir demek ki. "Allah'tan başka ilah yoktur" demenin yani Allah'ı teklemenin ardındaki sır budur.

Müslümanı müslüman yapan da, adaletin terazisini bozmaya çalışan örgütlenmeler, adi suç şebekesine dönmüş iktidarlar, eli kanlı, hayvandan aşağı terörist, haydut gruplar ve bunların yaptıklarını temize çıkarmak için kameranın karşısında nefes tüketen, yazılar yazan alçakları gördüğünde onlarla mücadele etmesidir. Arkasını dönmemesidir. Şahitliğini göstermesidir. Yani ahiret(adalet) gününe inanmasıdır. İnanıyorsa gerçekten, ona hazırlanmasıdır.

Ey iman edenler! Toplu olarak kâfirlerle karşılaştığınız zaman, onlara arkalarınızı dönmeyin (kaçmayın).  Böyle bir günde her kim onlara, tekrar dönüp çarpışmak için geri çekilmek veya diğer bir safta yeniden mevzilenmek hâlleri dışında, arkasını dönerse, muhakkak Allah'dan bir gazaba uğramış olur ve varacağı yer cehennemdir, orası da ne kötü bir akıbettir. (Enfal/15-16)