5 Mart 2007 Pazartesi

Şu Meşhur Huriler

Genelde hep ateistlerden duyarız huri kavramını.Kuran'da geçmesine rağmen müslümanların çok fazla üzerinde durmamalarına karşın ateistlerin fena halde ilgisini çekmektedir bu durum. Daha önce hiç müslüman birisinden huri ile ilgili spekülatif bir kelam duymamış olsam da istisnasız her ateistin ağzında bir huri muhabbeti vardır. Tabi bunun neden böyle olduğu ile ilgili daha önceden yazdığım Ateizmin Beyin Yıkama Yöntemleri yada Lağım Çukurunda Kulaç Atmak isimli makaleyi okumanız burada yazılanları daha anlamlı kılacaktır.

Bu makale huri kavramını ele alan ayetleri tefsirlerini içermektedir. Bu konuda ele alacağımız ayetler Duhan - 54, Tur - 20, Rahman - 72, Vakıa - 23 ve Nebe - 33 olacaktır. Tefsirlerin tamamı Muhammed Esed’den alıntıdır. O kadar güzel açıklanmış ki bizim ekstradan yorum yapmamıza gerek kalmamış.

Nebe - 33
Ve keva’ıbe etraba;
Tefsir:
Nebe 33. müthiş uyumlu harika eşler, (16)
16 - Etrâb’ın yukarıdaki çevirisi için bkz. sure 56, not 15. Kevâ‘ib’i “harika eşler” olarak çevirmem konusunda ise, hatırlanmalıdır ki ke‘b teriminin -kâ‘ib isim-fiili buradan türetilmiştir- birçok anlamı vardır ve bu anlamlardan birisi, “çarpıcı olma”, “gözalıcı olma”, “üstünlük” yahut “ihtişam”dır (Lisânu’l-‘Arab). Böylece ke‘abe fiili, insan için kullanıldığında, “o, [başka bir kişiyi] gözalıcı/çarpıcı veya muhteşem veya harika yaptı” anlamına gelir (aynı yer). Hem ke‘abe fiilinin, hem de ke‘b isminin bu mecazî anlamına bağlı olarak kâ‘ib isim-fiili, halk dilinde “göğüsleri gözalıcı hale gelen veya tomurcuklanan kız” anlamında kullanılmıştır. Bu nedenle birçok müfessir, bu ifadede, cennetin (erkek olduğu varsayılan) sakinlerine hoşnutluk verecek olan bir tür genç “dişi-eşler”e bir atıf görürler. Ancak, öncelikle belirtmeliyiz ki, Kur’an’ın cennetin güzellikleri ile ilgili bütün teşbîhleri aynı ölçüde hem erkek hem de kadın için geçerli bulunmaktadır. Diğer taraftan kevâ‘ib’in bu anlamı, yukarıdaki gündelik kullanışın türediği kökü -ki ke‘b isminin taşıdığı mecazî “gözalıcılık” anlamına dayanmaktadır- gözardı etmekte ve bu açık mecazın yerine maddî olarak gözalıcı bir şey için geçerli olan lafzî karşılığını geçirmektedir. Bu, bana göre tamamen temelsiz bir yorumdur. Cennetin nimetleri ile ilgili Kur’ânî tasvirlerin daima müteşabih olduklarını hatırlarsak, kevâ‘ib teriminin, yukarıdaki bağlamda, hiçbir cinsiyet ayrımı yapmaksızın, “muhteşem [veya “harika”] varlıklar” anlamına geldiğini ve etrâb terimi ile birlikte “müthiş uyumlu harika eşler”i gösterdiğini anlarız -böylece kutsanmış kimselerin birbirleriyle ilişkilerine işaret edilmiş ve onların tümünün karşılıklı tamamlayıcılıkları ve eşit ölçüdeki değerleri vurgulanmış olmaktadır.
Vakıa - 22
ve hurun ıyn;
Tefsir: 
Vakıa 22. Ve en güzel gözlü saf ve temiz eşler (8) [yanlarında olacak],

8 - Hûr ismi -ki ben onu “saf ve temiz eşler” olarak çevirdim- hem müzekker ahver’in hem de müennes havrâ’ın çoğuludur. Bu her iki terim de, “havar sayesinde ayırd edilen bir kişi”yi tanımlar. Havar, “göz küresinin yoğun beyazlığı ile ‘iris’in parlayan siyahlığının kontrastı”nı gösterir (Kâmûs). Daha genel anlamda havar, “beyazlık” (Esâs) yahut moral bir vasıf olarak “sağlık” anlamına gelir (karş. Taberî, Râzî ve İbni Kesîr’in 3:52′deki havâriyyûn terimi ile ilgili açıklamaları). Bu sebeple (ikinci kısmındaki ‘în kelimesi a‘yan kelimesinin çoğulu olan) hûrin ‘în bileşik ifadesi aşağı yukarı “en güzel gözlere sahip saf ve temiz varlıklar [ya da, daha spesifik olarak “saf ve temiz eşler”]i gösterir. Râzî 52:20′deki aynı ifade ile ilgili yorumunda, insanın gözleri onun ruhunu bedenin başka herhangi bir uzvundan daha çok yansıttığı için, ‘în, “zengin ruhlu” yahut “engin ruhlu” olarak anlaşılabilir. İlk Kur’an müfessirlerinin büyük bir kısmı -Hasan Basrî de aralarındadır- hûr terimini daha ziyade dişi karakterde algılamışlar ve bu terimi “kadın cinsi arasındaki dürüst ve erdemli kimseler” şeklinden başka türlü anlamamışlardır (Taberî) -”dişleri dökülmüş bu yaşlı kadınlarınızı [bile] Allah yeni varlıklar olarak diriltecektir” (Hasan Basrî, Râzî’nin 44:54 ile ilgili yorumunda nakledilmiştir). Bu bağlamda bkz. ayrıca 38:52 ile ilgili not 46.

Rahman - 72

Hurun maksuratün fiylhıyam;
Tefsir: 
Rahman 72. [Kutsananlar, orada, harika] çadırlarda saf ve çekingen, yumuşak huylu eşleri (30) [ile birlikte yaşayacaklar].
30 - Hûr çoğul isminin (ki hem eril, hem de dişildir) bu şekilde çevrilmesi konusunda bkz. bu terimin Kur’an’da ilk defa geçtiği 56:22, not 8 ve ayrıca 56:34, not 13.
Tur - 20
Muttekiiyne alâ sururin masfufetin, ve zevvecnahüm Bi hurin ıyn;
Tefsir: 
Tur 20. sıra sıra dizilmiş [mutluluk] sedirlerine uzanarak!” (7) [denilecek.]Ve [cennette] saf ve temiz, güzel gözlü eşler ile onları evlendireceğiz. (8)

7 - Râzî’nin yukarıdaki ayet ve 18:31 ve 55:54 ile ilgili yorumlarında açıkladığı gibi, cennette “sedirler” yahut “halılar üzerinde uzanmak”, iç huzurunun ve zihin dinginliğinin bir sembolüdür ve Râzî’ye göre, serra (”o mutlu idi” [veya “oldu”]) fiil-kökünün hem surûr (”mutluluk”) hem de serîr (”sedir”) isimlerinin kökü olması da, bunu teyid etmektedir.
8 - Hûrin ‘înin ifadesi ile ilgili bir açıklama için bkz. sure 56,

DUHAN - 54
Kezâlik* ve zevvecnahüm Bi hurin ıyn;
Tefsir:
Duhan 54. İşte böyle olacak. Ve Biz onları güzel gözlü saf ve temiz eşler ile (30) birleştireceğiz.
30 - Hûrin ‘înin deyiminin “güzel gözlü saf ve temiz eşler” olarak çevrilmesi konusunda bkz. sure 56, not 8 ve 13. Zevc teriminin (lafzen “bir çift” yahut -metindeki bağlama göre- “çiftlerin biri”) zevvece geçişli fiilinde olduğu gibi (”çift kıldı” veya “bir kişiyi başka bir kişi ile birleştirdi”) her iki cinsi de kapsadığına dikkat edilmelidir.
Sonuç:

Öncelikle Nebe-33de geçen ifadeyi yazdım. Yazdım ki aslında kuranda geçen kelimelerin ne olduklarını görebilesiniz diye. Ayet topu topu 3 kelimedir: "Ve keva’ıbe etraba;"

Dediğim gibi burda ne tomurcuklanma ne göğüs ne kız kelimeleri yoktur. Yalnızca keva’ıbe kelimesi vardır. Muhammed Esed’e sözü bırakırsak:
“ke‘b teriminin -kâ‘ib isim-fiili buradan türetilmiştir- birçok anlamı vardır ve bu anlamlardan birisi, “çarpıcı olma”, “gözalıcı olma”, “üstünlük” yahut “ihtişam”dır (Lisânu’l-‘Arab). Böylece ke‘abe fiili, insan için kullanıldığında, “o, [başka bir kişiyi] gözalıcı/çarpıcı veya muhteşem veya harika yaptı” anlamına gelir (aynı yer).”
Ama bazı müfessirler bunu halk deyimiyle yeni ergenliğe ulaşan kız olarak algılamışlardır. Oysaki ayet harikuladelikten bahsetmektedir( En doğrusunu Allah bilir). Bunu görmek önemli…
Huri kavramına ise gene ayetlerin tefsirinden bakarsak görürüz ki Hurinin dişi mi erkek mi olduğu belli değildir. Yalnızca bir eştir.(En doğrusunu Allah bilir).

Hurinin “dişi” olduğunu sanma gene bazı müfessirlere aittir. Muhammed Esed bunu çok güzel bir şekilde açıklamış.

Bize de iktibas etmek düşmüş.

0 comments :