A'RÂF - 181. Ve mimmen(ve o kimselerden) halâknâ(biz yarattık) ummetun(bir ümmet, topluluk(vardır)) yehdûne(hidayete erdirirler, ulaştırırlar) bil hakkı(Hakk'a) ve bihî(ve onunla) ya’dilûn(adaletli davranırlar, adaletle hükmederler).
Rusya'da devrim(!) teşebbüsü, ardında tarihi bir not bırakmış.
Öyle ya Marx'ın öğretileri teorik olarak son derece tutarlıydı. Sadece kapitalizmin çelişkisini bir bir ortaya koymamış, bunun yanı sıra kaçınılmaz olarak adil bir ekonomik düzene geçileceğini de mantıklı bir şekilde anlatmıştı, ekonominin tarihsel gelişimini izah ederken. Birçok insan gibi, bu öğretileri, Rusya'da devrim(!) yapmaya niyetlenenler de okumuş, tartışmış; inceledikleri teorilerin mantığını da çözmüşlerdi. Devrim (olduğunu sandıkları şey) için her şey hazır gibiydi; ellerinde Marx'ın öğretileri ile başlamış ve yıllar içinde farklı farklı kişilerden yeni fikirler eklenerek olgunlaşmış bir külliyat ve yanlarında ise hakları yenen ve hallerinden son derece şikayetçi olan köylüler vardı. Ama ne yazık ki, işler bir türlü yolunda gitmedi. Neden olması gerekenler olmadı? Denklemin bir tarafında her şey tamamdı ama neden beklenen sonuç diğer taraftan çıkmadı? Çünkü Marx'ın yada bu ekolun düşünürlerinin hesap edemedikleri acı gerçek kendini göstermişti:
Halinden şikayetçi olan insanlar eşittir adalet isteyen insanlar demek değildi. İnsanlar hallerinden şikayetçiydiler çünkü daha fazla toprak istiyorlardı; adalet değil.
Adaleti istemek, adil olmak şu hayatta edinilebilecek en büyük vasıftır. Ki insanı avamlıktan kurtarıp mertebe atlattıran da işte tam budur. Ne alınan diplomalar, ne de ekonomik durum. Sadece, hayatında adaleti gözetip gözetmediği...
Atladığı mertebede onu bekleyen şey ise dahil olacağı o ümmettir. İnsanlığın başlangıcından, kıyametine kadar var olacağı söylenen o ümmet. O tek vasfı üzerinde taşıdığı bildirilen insanlar topluluğu: Adaletle davrananlar.
Bazı insanlar(belki insanlığın çoğunluğu) taklit eder, yaptığı ibadetten, kurduğu cümlelere kadar hemen hemen her şeyi. İbadeti yada imanı taklit etmesi kendini bağlarken, adil olan o ümmetin mensuplarını yada adalete muhtaç olanları taklit etmesi başkalarına da zarar verir. Adil insanları taklit eden bu insanların temel özelliği adaleti sadece kendisi ile alakalı olduğu zaman istemeleridir. Ucu kendine dokunduğu zaman sadece sesi çıkar. Kendi derdi bitince işi de biter. Derdi sorununun çözülmesi iken, adalet istediğini vurgular. Kendi sorunun çözülmesini istemek, ki isteyebilir bu yanlıştır demiyorum, ama, bir insanın adil bir insan olduğunu yani ayette bahsedilen ümmetten olduğunu da göstermez. Gerçekten bir sorunu olan ama adalet talebi sadece kendi işi çözülene kadar devam eden, sonrasına karışmayan bu birinci tip grup, yaygın olan örnektir.
İkinci tip, daha marjinal ve daha az yaygın olan bir örnek ise bazı insanların tamamen kötü niyetle hareketle, adalet istediklerini iddia edip, yardıma muhtaç olduklarını zannettirmeleri ve saf yürekli insanları kandırarak kendilerine oyuncak etmeleridir. Birinci gruptan farklı olarak bunların tanımlanmış bir sorunları da yoktur, onun yerine insanları alet etmeye çalıştıkları kötü planları vardır. Bunu da "adalet isteği" adı altında sunmaya kalkarlar.
Gerçekten adil olmayı başaranların, gerçekten adaleti isteyebilenlerin ortak özelliğidir her zaman kandırılmaya müsait olmaları çünkü doğası gereği bu vasıf fedakarlık ister. Kötü niyetini gizlerken adalet istediğini söyleyenin yapmaya çalıştığı, sadece, seni kendi rant kavgasına çekmektir. Ve öyle bir taklit eder ki adalet isteyenleri, bir bakmışsın yağmacılara yardım ederken bulmuşsun kendini. Ne kötü bir durum. Buradaki tek sorun adil, fedakar insanları kandırmış olması değil tabi ki. Bu kötü niyetli insanlar bu şekilde davranarak gerçekten yardım edilmesi gereken insanlara harcanması gereken emeği de çalmış oluyorlar. Bunun üstüne bir de, gerçekten yardıma ihtiyaç duyan insanlara ön yargıyla bakılmasına da sebep olmaktadırlar. İnanın bana yalan ve demagoji ile gerçeklerin üzeri örtülmüş mağduriyet yada hak yenme hikayeleri ile insanları kandıranların isteyeceği en son şeydir adalet. Ama tekrardan vurgulayalım gerçekten mağdur insanlara, gariplere, muhtaçlara bunlar yüzünden kötü gözle bakmak zaten mukallitler tarafından hakları yenenleri iki kere cezalandırmak olur. Böylesi ön yargılı bir tutum sergileme; vicdan sahibi, sorumluluklarının bilincinde adil bir insana yakışmaz. Şu dünyayı en başından beri ayakta tutan o tek ümmetin bir mensubu da olunamaz bu şekilde davranılarak.
Varsın kandırılabilir, istismar edilebilir bir hal üzere olsun bu durum, karşılığı o ümmetin parçası olduktan sonra kıyas dahi edilemez götürdükleri ile...
Kaynaklar:
1-) http://www.kuranmeali.org/7/araf_suresi/181.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx Ayetin mealinin en yalın halini koydum yazıma. Linki takip ederek farklı meallerden kıyaslayarak bakabilirsiniz.
2-) Introducing Marxism by Rupert Woodfin and Oscar Zarate, syf:88
|