26 Ağustos 2020 Çarşamba

Bir Zararlı Cemiyet

Eğer inanıyorsanız bilin ki asıl korkmanız gereken Allah’tır. (Tevbe -13)
İnsanın birçok davranışının temelinde yatan içgüdü kaçıştır. Kaçışı tetikleyen de korkudur. Eğer ki bu korku Allah korkusu, Adalet Günü korkusu, hak yememe korkusu ise bu kaçış hayra çıkar. Yok eğer bu korku mal, mülk, para, itibar vs. kaybetme korkusu ise bu kaçış sana zarar olarak dönecektir.

Belki de Adalet Gününde gösterilecek olan şey de bu olacaktır: İnsanoğlunun yaptığı birçok farklı davranışı ile aslında tek bir davranış sergilediği yani kaçtığı… Eğer kendimize dürüst olup davranışlarımızın temelinde yatan içgüdüyü anlamaya çalışırsak, kaçışlarımızı kendimiz de fark ederiz.

Neden bu kadar kaçıştan bahsettim? Çünkü bu yazıda günümüzde faaliyet halindeki zararlı bir cemiyet mensuplarının gerçeklerle yüzleşmemek adına nasıl kaçtıklarını ve kaçarken ne hale düştüklerini inceleyeceğiz.

Tarihte yaşamış lider, önder hatta peygamber vasıflı insanların ismini çokça söylemek onunla bir bağınız olduğu ya da olacağı anlamına mı gelir? Yani ismi çokça zikredilenin, zikredenden razı olacağı gibi bir şey mi düşünülüyor?

Tabii ki böyle bir şeyi kabul etmek doğru değildir. Hatta bu tip, tarihsel insanların ismini çokça kullanan insanların bir kısmı, vurgu yaptığı kişi ile aynı dönem yaşayıp, bugün yaptıklarını yapsa belki onun bir numaralı düşmanı olacak kişilerin ta kendisidir. Buna örnek olarak ismini kullandığı kişinin komutanlığında yapılan savaşlar sırasında yaşamış olsalar ve bugün yaptıklarını o zaman yapsalar tarih kitaplarına “zararlı cemiyet” olarak girecek kişilerin, bugün “Biz O'nun kurduğu partiyiz, O'nun askerleriyiz” demelerini gösterebiliriz.

Terör örgütlerine paspas olmaktan tutun da soykırım yalanlarına arka çıkmaya kadar her türlü rezilliğe imza atanların “Biz O'nun partisiyiz” demelerine “yalancılık”, tüm bu zararlı faaliyetleri gerçekleştirenlere oy verenlerin ise “O'nun partisi oldukları için oy veriyorum” demelerine “kitlesel ahmaklık” dışında ne isim konur ben bilmiyorum. Belki "kitlesel cehalet" olabilir diye itiraz gelebilir. Hayır, buna “kitlesel cehalet” diyemeyiz çünkü ortada gerçeklerle yüzleşildiğinde gösterilen bir savunma mekanizması var.

Şimdi tam bu noktada, muhatap alıp, “Bak destek olduğun bunları bunları yapıyor” dediğinde bu gerçeklerden kaçmak için savunma olarak sundukları sözlerinden 2 tanesini inceleyelim.
1. “Ama diğerleri de yaptı”
Terör örgütüne paspas edildikleri gerçeği ile yüzleştiklerinde başkasının da yaptığını söylemeleri “Tamam biz paspasız ama onlar da öyle. Tamam mı?” demenin itirafıdır. Böyle bir savunma geliştirme ne utanç verici bir durumdur. Savunma da değil zaten, dediğimiz gibi itiraf. Üstelik onların zamanında kurduğu ilişki, biraz da kandırılarak, bir çıkar ilişkisi iken, senin yaptığın terör örgütleri için fedakârlık yapmaktır. Yani senin bir çıkarın da yok, kendi kalene gol atmaya çalışıyorsun. Düşünebiliyor musun, kendini, yakınlarını hedef alan Haydutlaştırma Partisi için fedakârlık yapmış oluyor.

Bir ikincisi, eğer bu durumu söylüyorsan, onlar çıkar ilişki kurduklarında karşı çıkmış olman, mücadele ederken de onlara destek olmuş olman gerekiyordu. Ne o zaman karşı çıkanlardan ne mücadele anında destek olanlardan olmamışken ne diye “onlar da yaptı” diyerek kendini bir kat daha rezil ediyorsun.
2. “Onların cemiyetten uzaklaştırılması lazım”

Zararlı cemiyete bir şekilde destek çıkmış olanların, Haydutlaştırma Partisi için fedakarlık yapmaktan tutun da soykırım yalanlarının savunuculuğu yapmaya kadar her türlü zararlı faaliyeti gerçekleştiren zararlı cemiyet aktif mensuplarını gördükleri zaman söyledikleri “bence artık onların cemiyetten uzaklaştırılması gerekli” sözü, “zararlı cemiyet destekçisi” sıfatından kaçabilmek için geliştirdikleri bir başka savunma mekanizmasıdır.

E hani uzaklaştırılmadılar ne olacak şimdi?

Onlar zaten o zararlı faaliyetleri gerçekleştirdikleri için el üstünde tutuluyor olmasınlar?

Bizzat cemiyetin üyeleri tarafından zararlı faaliyetlerin bayraktarlığını yaptıkları için seçilmiş olmasınlar?

Zaten o cemiyeti zararlı yapan şey de bizzat onlar olmasın?

Ve senin de böylece zararlı bir cemiyetin destekçisi olduğun tescillenmiş olmasın?

3. “Oy almak için yapıyorlar samimi değiller”

Terör örgütleri ile, adi suç şebekeleri ile çıkar ilişkisi kurmanının "herkesin oy hakkı olması" yüzünden kabul edilebilir bir şey olduğunu düşündürmek için söyleniyor. Çünkü oy için yapmıyor, samimi ise, bir terör örgütü, adi suç şebekesi için "fedakarlık" yapıyor ise, varın bunlara siz hayal edin oy verenlerin düşecekleri duruma. Dolayısıyla bu "gerçek" ile yüzleşmemek için bu söylemin arkasına sığınmaya çalışıyorlar. Çıkar ilişkisi kurmak bile kabul edilemez bir şeyken, fedakarlık yapıyor olmanın hesabını siz yapın.

Terör örgütlerine kendini paspas etmenin rezilliği yetmiyormuş gibi, bir de bu gerçeklikten kendini kaçırabilme adına, şahit olanın yüzünde acı bir gülümseme bırakan bu sözler rezilliğe bir kat daha rezillik katmadır.

Ayrıca yeri gelmişken şunu da not edeyim: Barış, liyakat vs. gibi kelimelere tecavüz etmek de kimseyi aklamaz.

Tarihte nice garip oluşumlar oluşmuş ve dağılmıştır. Terör örgütleri, sapkın tarikatlar, insanı kahkahaya boğan gerekçeler örgütlenmiş insanlar... Hiçbiri “O'nu çok seviyorum, askeriyim” diyerek, O'na düşman olanlara oy veren, destek çıkan günümüz zararlı cemiyeti destekçileri kadar akıl tutulması yaşamamış olsa gerek.

Sanmıyorum ki, tarihte hiçbir gruplaşma kendi kalesine gol atmak için bu kadar uğraşmış olsun, fedakârlık yapmaya kalksın.

Size verilen bir hayat var. O hayatı, kendi efsanesine yaşamaya çalışan avamın peşine düşüp, terör örgütlerine, “ülkeye zarar versin de ne konu olursa olsun arka çıkarım” diyenlere paspas olmuş bir şekilde geçirmiş olmayın. Üstelik yaptıklarının ne büyük bir ayıp olduğunu bilinçaltında hissettiklerinde, bundan kaçabilmek için, bahane olarak söyledikleri ile ayıplarının üstüne ayıp katanlardan biri olmayın.

Not: Sanıyorum bir sonraki yazı: "Levent Avam Camii" olacak. Öyle gözüküyor.