5 Mart 2007 Pazartesi

Şahsım ve Site Hakkında

Dini, siyasi, teknik yada bilimsel bilgi referanslı yazılar ile doludur bu blog sayfası. Okurken yazıları kesinlikle algı kırılması yaşamaması için okurun, ekstra çaba harcamışımdır hazırlama aşamasında. Neyi tahlil etmeye çalışıyorsam onu tam anlamıyla, her yönüyle, gündelik klişe yorumlardan uzak bir şekilde ele almaya çalışıyorum.

Gündemin geçici konularını işlemek yerine, yıllar yılı okunabilecek düzeyde tutmaya çalışıyorum yazdığım yazıları. Söylemesi kolay da yapması zor. İlginç bir şeyi keşfetmek, yeni bir şeyi bulmak yada bulunmuşu hiç söylenmemiş bir şekilde söylemek -tabi, ne kadar yapabiliyorsam- çok da kolay olmuyor. Onun için ortalama 3-4 ayda bir belki iki defa yazı ekleyebiliyorum. Bir şeyleri yazmaya değeceğine kanaat edene kadar beklemek, "tamam bu konu yazmaya değer" demek kimi zaman daha da uzun olabiliyor. Ama ziyaretçilerin yazıların arasında mutlaka yeni, ilginç bir şeyler bulunabileceğini tahmin ediyorum.

Burada yazdığım her yazının konusu emin olun aylarca zihnimi meşgul etmiştir. Belki kimisi yıllarca... Yaşadığım ilginç bir deneyimi aktarmak için söyledim bunu. Günlerce, aylarca belki yıllarca aklıma gelen, düşündüğüm şeylerdir burada yazdıklarım diyorum ya, yazdıktan sonra o konular bir daha aklımın ucunda bile geçmiyor. Sanki bir dertten kurtulmuş gibi hissediyorum. Çok samimi bir itirafta bulunmam gerekirse, anladım ki burası beni rehabilite ediyor. Hani bazen televizyonlarda, birine bir soru sorulduğunda, cevaba başlarken "bunu şu kitabımızda yazdık..." diye başlıyorlar ya; belki insanlar, kitabının reklamını yaptığını düşünüyor soruyla muahatap olanın -belki gerçekten reklam olsun diye söylüyor, bilmiyorum- ama insan gerçekten yazdığı şeyi konuşmak istemiyor. Bu durumun şöyle bir yan etkisi daha oluyor, birisi daha önce yazdığım bir konuyu açtığında hatta burada konu ettiğim bir herhangi bir mesele hakkında yanlış bir şeyler söylediğinde bile pek karışmıyorum, onaylamış olmuyorum yanlış anlama. Önceden heyecanlı bir şekilde karşı çıkar, ufak çaplı bir sinir harbi ile anlatmaya çalışırdım şimdi bir kitap gibi sessiz olmayı tercih ediyorum. Nasıl olsa, yazdığımı ve herkesin erişimine açtığımı bildiğimden vicdan azabı da duymuyorum. Ne kendimi ne de karşımdakini de yıpratmamış oluyorum.

Aklı başında ve çıkarı olmayan iki kişinin hiçbir tartışması beş dakikadan uzun sürmez.

Eğer uzuyorsa mutlaka en az bir tarafın çıkarı vardır ve diretiyordur. Bu durumda yıprandığınızla kalırsınız. Harcadığınız zamana yazık. Etrafınızda yada televizyonda gördüğünüz saatlerce aynı konu üzerinde dönüp duran insanları bu şekilde değerlendirirseniz, kendinizi gereksiz bir vakit kaybından kurtarmış olursunuz. 

Neyse...

Bu site, ziyaretçilerine farklı bir şeyler sunma heyecanı ile yazan birinin yazılarının toplamından oluşuyor.

Eğer görüş bildirmek isterseniz bu site hakkında, buraya yazabilirsiniz.

mail atmak isteseniz: encodeum@gmail.com

encodeum - 2012

2 comments :

Soner Karaömeroğlu dedi ki...

beyim merak ettiğim kim olduğunuzu, nerede olduğunuzu, ne iş yaptığınızı niye yazmıyorsunuz. kısaca neden gizli tutuyorsunuz kendinizi. isme, işe güce önem verdiğimden değil, benim için bir şirkette üst düzey yönetici veya metrobüste şoför olsanızda farketmez. sadece mantığını merak ediyorum.

encodeum dedi ki...

Sevgili Soner Karaömeroğlu;

Aynen dediğiniz gibi bu bilgilerin ne olduğunun hiçbir önemi yok.

Mantığı şu; ne okuyan yazanı tanıyor, ne yazan okuyanı. Bu ambiyans neden bozulsun ki....