Peygamberimiz boşu boşuna "her insan Müslüman doğar" dememiş. Müslümanlığa boyanabilecek fıtratta, ona uygun olarak yaratılmıştır ama ne yazık ki kimi zaman başka yollara saparak "aslında" kendi kendisine zulmeder insanoğlu. Fakat fıtrat değişmez olduğundan bundan bir türlü kaçamaz. Kaçamayışı hayatı boyunca gösterdiği farklı davranış ve tepkiler ile kendini gösterir. Bunlardan belki en ilginci bayanların kırmızı tonda makyaj yapmasıdır. Bir alıntı ile başlayalım.
Yazarın, "Evrimsel psikologlar" olarak adlandırdığı insanların görüşü ile tam olarak aynı fikirde değilim. Doğurganlığı hisseden erkeğin tahrik olması doğrudur belki. Fakat "karşı cins için daha çekici kılınma" olarak ifade edilen durum yani erkeği karşısındaki bayana yaklaştıran şey dişinin utangaçlığıdır bunun sonucu ise kızarmasıdır. Utangaçlığın gayri ihtiyari dışa vurumu ise saflığını, temizliğini ve karşısındakine duyduğu derin hisse karşılık gelir. Saflık, temizlik ise erkeği en fazla etkileyen şeydir. Bu ise tahrik olma ile bağlantılı değil, âşık olma ile bağlantılıdır. Örneğin kaba saba konuşan bir bayan yada sert tavır takınan bir bayan asla bir erkek için çekici değildir ama bu tip bir erkek belki bir bayan için aşık olunacak karakterdir. Bayan utanır, utangaçlığını dışarıya suratının çeşitli bölgelerinde kırmızı rengi yansıtarak gösterir. Bu durum erkeği cezbeder. İşte bayanların kırmızı tonda makyaj yapmalarının ve bu rengin yakışmasının nedeni budur. İçgüdüsel olarak utanmayı taklit etmesi. Peki neden erkekler kırmızı makyaj yapmazlar, yapsalar bile güzel gözükmez diye bir soru gelebilir. Burada ne ilginçtir bayanın utangaçlığı erkeği cezbetse de, erkeğin utangaçlığı bayanı cezbetmez. (Buna belki karşı çıkacaklar olursa en azından erkeğin etkilendiği kadar etkilenmez diyelim) Çünkü erkeğin güçlü ve kendine güvenen olması asıl etkileyici faktördür. Ve hakikaten, erkekte salgılanan hormon tam bu işi görür:
Yani erkek duyduğu aşk ile birlikte utanma bir yana daha da güçlendiğini, büyüdüğünü, hissediyor. Olduğundan daha sert, ciddi... Hisler erkekte bu şekilde dışarı vuruluyor. Bayanın saflığı yüzünden kızarması, erkekte merhameti de beraberinde getiriyor ve bu durum karşısındakini sahiplenmeye kadar itiyor. Belki hiç aşık olmayacağı bir bayana bir utangaçlık sonucu kızarma ile kendini onun sahiplenmiş bir halde buluyor ki bayanın istediği de yerine gelmiş oluyor. Karşılık müthiş bir denge, ahenk... İşte burada şunu belirtmemiz gerekiyor ki ne yazık ki modern toplumlarda utanma utanılacak bir hal halini almış durumda. Ve gerçekten çok şeyler yaşayan, yaşayamasa da aklı hep bu şekilde meşgul olan bireyler artık utanmıyor. Utanamıyor. O kendisine bahşedilen doğal güzelliğini ise ne yazık ki kaybediyor. Kaybettiği şeyi ise makyaj malzemeleri ile yapay olarak geri getirmeye çalışıyor. Son olarak, kırmızı makyaj içgüdüsel olarak "utanmayı taklit etme" ise neden "imanlıyı taklit etme" başlığını attım diye bir soru gelirse. Yazıya başlarken yaptığımız gibi açıklamayı Peygamberimize bırakalım:
NOT: Yukarıda "modern birey" olarak adlandırdığım kişiyi belirleyen faktör olarak giyiniş tarzını, çevresini, okuduğu okulu yada belli bir cinsiyeti vs.. parametre olarak almamaktayım. Örn: İsterse en koyu giyiniş tarzına sahip olsun bin çeşit şeyin dolaştığı akla sahip bir erkek/kadın olabileceği gibi bu, son derece modern giyinişe sahip gene aklında bin çeşit kötü şeyin dolaştığı bayan/erkek de olabilir. Çünkü iman akıl ile vardır, giyiniş yada çevre ile değil, o dindarlık ile alakalı. Neden başlıkta "imanlıyı taklit" dediğim buradan bir kez daha anlaşılabilir. Saflığımızı kaybederek, imanımızı da kaybediyoruz. Yada belki ibadetlere devam ediyor olsak bile tam bir imana ulaşamadığımızdan yada kaybetmeye başlamamızdan saflığımız, utanmamızı, sahiplenmemizi, bağlılığımızı da kaybediyoruz. Birçoklarımız dahildir bu meseleye. "Ben modern birey değilim" diye düşünmemekte fayda var. Bu siteyi takip eden arkadaşlarımız için belki gereksiz bir not ama gene de ifade etmekte fayda var diye düşünerek yazdım... |
16 Ekim 2008 Perşembe
Makyaj Yapma: İçgüdüsel Olarak İmanlıyı Taklit Etme
at 04:13 0 comments
Labels: Genel
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)