“Buralar zamanında bir kadın savaş pilotu tarafından bombalandı.”
Neden? Sence bir nedeni olmuş olabilir mi?
“Şu insanlar soykırıma uğradı”
Soykırım mı? Allah Allah? Tamam öyle olsun, hadi "soykırım" diyelim. Ama "soykırım" olarak isimlendirmeye çalıştığın olayların nedeni neydi? Süreç nasıl işledi?
Niçin tarihte yaşanan olayların nedenleri hakkında hiç konuşmuyorsun? Neden hiç kronolojik sıra yok söylediklerinde? Neden doğrudan bir romantizm başlıyor konuşmaya başladığında? Nedenlerden bahsetmeye başlarsan istediğin gibi bir romantik ortamı oluşturamayacağını mı hissediyorsun? Olur da az biraz yaşanan süreçlerden bahsedersen, elinde propaganda, romantizm yapabileceğin hiçbir şey kalmayacağının farkında mısın yoksa? Peki neden romantizm yapmaya çalışıyorsun? Yoksa hitap ettiğin kitleyi bir şeylere motive etmen mi gerekiyor?
Sanki tarihte yaşanmış olaylara çok önem veriyormuş gibi, devamlı olarak tarihte yaşanmış belli başlı olaylardan bahsedip ama hiç nedenlerden bahsetmeyen insanlar görürsünüz. Hepsi ortak olarak aynı olayları gündemleştirip, yine ortak olarak hiç nedenlerden bahsetmezler. Böyle biri ile muhatap olursanız, aklınızda bulunsun muhtemelen Haydutlaştırma Partisinin bir mensubu ile karşılaştınız demektir. Çünkü Haydutlaştırma Partisi mensuplarının, üzerinden manipülasyon yapabileceklerine inandıkları tarihi olaylardan bahsederken hiç kronolojik sıra diye bir dertlerinin olmadığını görürsün.
Dilimiz, dinimiz, aklımız, namusumuz, canımız, malımız, milletimiz, memleketimiz ne zaman ki özgür ve serbest olursa o zaman biz kardeşiz.
Nasıl laf kalabalığı ama! Kaçını yediniz?
Dilin serbest değil mi? Dinin ne ve serbest değil mi? Ayrıca daha da önemlisi, din ne demek biliyor musun? Ama en güzeli “aklın” serbest olmaması. Akıl ne? Aklın serbest olması ya da olmaması nedir yahu? En sonda da kardeşlik diye bir ifade kullanmış. Kardeş olmak ne demek, olmamak ne demek? Ola ki bir tanım yaptın diyelim. Sonrasında, kardeş olmadığında ne yapmaya hakkın olduğunu iddia edeceksin? Serbest(!) olmadığını iddia ettiğin şeyler serbest(!) olsa idi neyi yapacaktın, başaracaktın, şimdi neyi yapamıyor, başaramıyorsun… diye uzayıp gider cevabı olmayan sorular. Ayrıca laf kalabalığını artırabilmek için hem “özgür” hem de “serbest” kelimelerinin yan yana kullanması da gözden kaçmasın.
Burada parti mensubu elbette ne dediğini kendisinin de bilmediği ezber cümleler ile hiçbir şey söylemiş olmuyor. Peki, hiçbir şey söylemiş olmuyorsa, sorun namına söylediği şeylerin hiçbir gerçekliği yoksa ne yapmaya çalışıyor? Gerek tarihte yaşanmış olayların kronolojik sırasını değiştirerek, gerekse de hiçbir gerçekliği olmayan sorunlardan bahsederek ve sözüm ona “hedef alındığını” ima ederek ne yapmaya çalışıyor?
Yalan ve laf kalabalığı üzerinden hitap ettiği kitleyi kışkırtarak hırsızlık, katillik, yağmacılık yapmaya motive ediyor. Yani haydutlaştırıyor. (İsra - 64)
Fakat kışkırtırken bahane olarak sunduğu gerekçeler o kadar çürük, o kadar zayıf o kadar ucuz ki, biraz sorguladığında sadece bomboş bir gürültü olduğunu anlıyorsun. (Nisa -76)
Bir tarafta neden öldürdüğü, yağmaladığı hakkında hiçbir fikri olmayan cahiller varken, öteki tarafta bunların öldürüyor olmasının kendilerinin geçim yolu olan kravatlı teröristler ve kravatlı teröristin eli silahlı teröristlere ukala taklidi ile anlam yükleme çabası var. Yani “kendini acındırabilirsen istediğin kötülüğü yapabilirsin” mottosu. Salla sallayabildiğin kadar. Kendi yalanlarına inanacak kadar düşmüş insanlar...
O zaman, tüm bunları göz önüne aldığımızda, Haydutlaştırma Partisinin uyguladığı haydutlaştırma sürecinin 2 ana koldan ilerlediğini söyleyebiliriz.
1. Yaşanmış hiçbir olayın nedeninden bahsedilmez. Kronolojik sıra diye bir şey yoktur propagandalarında.
2. Altı bomboş laf kalabalığı üzerine oturmuş mağduriyet edebiyatı ile insanlar kötülük yapmaya teşvik edilir.
Bir insan tarihte yaşanmış bir olaydan kendine nasıl mağduriyet çıkarır anlamak mümkün değil. Üstelik buradaki durum çok daha kötüdür çünkü propaganda yaptıkları gibi olaylar yaşanmış da değildir. Yani tarihte yaşanmış olaylar kimseye kötülük yapma hakkı vermeyecekken, bir de yaşandığını söyledikleri olayların tamamen çarpıtma ve yalandan ibaret olması ne derece mide bulandırıcı bir propaganda ile karşı karşıya kalındığını göstermektedir. Bir bakmışsın "çarpıttığı tarihsel olayın gerçekliğini mi anlatayım, yoksa bu olaylar gerçek bile olsa kimseye hiç bir hak vermeyeceğini mi anlatayım" diye kalakılmışsın. Cehalet, Haydutlaştırma Partisinin gücünü aldığı yerdir.
Bu noktada, avamın, Haydutlaştırma Partisi propagandacısının bu yalan, cılız söylemine sımsıkı sarılması hatta bir yalanının üstüne bin yalan katmaya kalkmasının 2 noktada avantaj yakaladığını düşünmesinden kaynaklandığını görmekteyiz.
Bunlardan birincisi kötülük yaparken ahlaki bir ikilem yaşamayacağını, kendini ve etrafındakileri kandırabileceğini hissetmesidir. “Ben X’im, gittiğim her yeri ve her şeyi yağmalayabilirim, öldürebilirim. Ben herkesten alacaklıyım” diyerek haydutluğa yol vermesidir.
İkincisi eğer hayatta başarısız olmuşsa, kendisinin başarısız olmadığını, kendisinin başarısız bırakıldığını iddia edebilecek olduğunu hissetmesidir. Böylece kendince güzel bir bahane yakalamış olacaktır. Ayrıca “hedef alındığını” iddia ederek de karşı tarafa “önemli insan” olduğu mesajını vermiş olmaktadır. Örneğin “asimile oldum”, “şu oldum bu oldum” hikayeleri ile karşı tarafa “birileri tarafından hedef alındığının” yani “ciddiye alındığının”, “aslında önemli”, “üstün” bir insan olduğunun mesajını vermiş olur. Asimile diye isim taktığı süreç ne ve o olmasa idi neyi başaracaktı, hiçbir şey belli değil. Olmaması da iyi bir şey onun için, bu kadar yalan başka türlü nasıl süslü gösterilecek…
“Sen sömürüldün(?), asimile edildin(?), elbette yağmalayabilirsin. Tabii ki de insanları öldürebilirsin sen ezilmiş bir halksın” diye diye gözümüzün önünden yüzbinlerce insanı, tarihte milyonlarca insanın yaşam hakkını elinden aldılar, aldırttılar. Hep çaldılar, çaldırttılar. Öldürdüler, öldürttüler. Yaptıklarının her karşılığını aldıklarında da kronolojik sırayı değiştirip, sonuçları neden gibi göstermeye kalktılar. Kendi sebep oldukları şeylerin sonuçlarından bile mağduriyet çıkararak nemalanmaya kalktılar. Kışkırtarak hayatlarını berbat ettikleri insanlara; yüzsüzlüğün, utanmazlığın en tepe noktasından “Bakın hayatınız mahvoldu, daha fazla kötülük yapabilirsiniz. İyiliğiniz için söylüyoruz” dediler. (Araf – 21)
İnsanları katlettiler, yapanlar etkisiz hale getirildikçe, “insanlar katlediliyor” dediler. Kaynaklarını terörü finanse etmek için harcadılar. Kaynakları ellerinden alındıkça “bakın işte baskılara uğruyoruz” dediler.
İstedikleri kadar desinler. Günümüze kadar gelen katliamlarını, yağmalarını göz önüne aldığımızda tarih içinde sayıları çokmuş gibi gözükse de Haydutlaştırma Partisi mensuplarının karşısında her zaman adaleti gözetecek birileri olmuş ve olacaktır.
Not: Levent’te o geniş arsa için “şuraya bir botanik bahçesi yapılsa ne güzel olur” derdim. Gökdelenlerin arasında ne güzel gözükür. Ya da geniş bir parkur alanı, insanların sportif etkinlikler yapacağı ya da gençlerin bisikletle, kaykayları ile gelip gösteri yapabileceği bir alan. Yine ne kadar işe yaramış olurdu. İnanılır gibi değil, bugün görüyorum ki cami yapılıyormuş. Gerçekten inanılır gibi değil. Orada zaten hemen yanı başında eski levent cami varken, vakit namazlarında toplamda 6 – 7 kişi bile olmazken hemen yanına o arsaya bir cami daha yaptırmanın ne manası var! Yani o arsa böyle heba edilemez. Olacak iş değil. Yazık günah. Vallahi de çok acıdım. Ne anlamı var ne gereği var, ne ispat edilmiş oluyor böyle yapılarak. Orada zaten çok az sayıda insan yaşıyorken, bütün avmlerde mescit varken, var olan cami bomboş bekliyorken, o arsa çok güzel bir şekilde değerlendirilebilecekken, var olan bir caminin yanına bir cami daha yaptırmanın ne manası var. İnşallah bir an önce vazgeçilir diyelim. Güzel bir bahçe ya da bir parkur alanı yapılır diyelim.
|