Köpek doğal bir hayvan değildir. Köpeğin iki özelliği vardır ki doğada başka bir canlıda gözükmez. Zaten insanları yanılgıya düşürende bu özellikleridir. Bunlardan birincisi: Köpek saldırır, öldürür ama yemez. Boğar bırakır. Onun için ahlaksızdır. Mesela kedi böyle değildir. Kedi saldırır, öldürür ve yer. Karnını doyurmak için saldırır. Doğadaki bütün canlılar gibi… Bir nedeni vardır. Bir ahlakı vardır. Mesela eve giren kelebeği bile avlamaya çalışır. Eğer avlayabilirse de yemeğe çalışır. Gözlemleyin anlayacaksınız. Ama köpekler böyle değildir. Sadece güç gösterisi için öldürmeye çalışır. Örneğin sokakta kediye saldırır, parçalar ama yemez. Köydeki kümese sokak köpekleri bir gece saldırmış, hepsini parçalamışlar ama hiçbirini yememişler. Onun için köpek doğal bir hayvan değildir. Onu doğal bir hayvan olarak göremezsin. Doğada hayatta kalamaz. Birilerinin mutlaka beslemesi lazım. Onun için sokakta gördüğünüz bütün başıboş köpekler birileri tarafından beslenmektedir ve hepsi bir zaman sahipliydi. İkincisi ise korkunç bir sürü psikolojisine sahiptir. İşte en büyük yanılgı buradan gelir. Diyorlar ya “köpek bizim can dostumuzdur” diye. Aynen öyle ama eksik. Tam hali şudur: “Sizinle örgütlenmiş köpek sizin can dostunuzdur”. Örneğin kedi böyle değildir. Sürü psikolojisi yoktur. Onun için sahip mahip tanımaz. Haklı olarak “nankör” diye sıfat takılmıştır halk arasında. Ama köpek böyle değildir. Sahibine bağlanır. Onu korur, kollar. Çünkü sizinle örgütlenmiştir. Peki örgütlenmemiş köpek? İşte o da sizin can düşmanınızdır. Sokakta başıboş köpek çetesi ile karşılaştınız. Sizi sahibi ya da örgütünün bir parçası olarak görmüyorsa sizi öldürmek için her şeyi yapacaktır. Senin can düşmanındır. Öldürebilmesi de onun için bir başarıdır. Bunu bir kötülük olarak görmez. Ve sen böyle bir canlı ile sokakta karşılaşmak, sokakları paylaşmak zorunda değilsin. Başıboş sokak köpekleri kaç canı aldılar, kaç kişi hayatını kaybetti bunlar yüzünden, kaç kişi yaralandı, sayısı belli değil. Sorumlusu kim? Bunlara sokağa atanlar ve sokakta besleyenlerdir. İnsanlara, kedilere ve hatta sahipli diğer köpeklere saldıran başıboş sokak köpekleri Türkiye’de iç güvenlik sorunu haline gelmiştir. Bunların mutlaka toplatılması gerekmektedir. Barınaklarda tutulması ve hatta belki uyutulmalarının tüm vebali onları eşya gibi sokağa salanlara aittir. Sen kendini ve yakınlarını korumak zorundasın. “İyi bir şey yaptığını” zannederek bu
köpekleri sokakta beslemek gibi bir yanlışa düşersen, unutma, onların
verdikleri tüm zarara ortak olmuş olursun. Burada hukuki bir düzenleme şarttır. Yapılabilecek hukuki düzenlemeyi içeren daha önce yazdığım Cezalandırmada Adalet -2 yazısını mutlaka okumanızı öneririm.
|
3 Kasım 2020 Salı
Köpeksiz Sokaklar İstiyoruz
at 12:53 0 comments
Labels: Genel
26 Ağustos 2020 Çarşamba
Bir Zararlı Cemiyet
Eğer inanıyorsanız bilin ki asıl korkmanız gereken Allah’tır. (Tevbe -13)İnsanın birçok davranışının temelinde yatan içgüdü kaçıştır. Kaçışı tetikleyen de korkudur. Eğer ki bu korku Allah korkusu, Adalet Günü korkusu, hak yememe korkusu ise bu kaçış hayra çıkar. Yok eğer bu korku mal, mülk, para, itibar vs. kaybetme korkusu ise bu kaçış sana zarar olarak dönecektir. Belki de Adalet Gününde gösterilecek olan şey de bu olacaktır: İnsanoğlunun yaptığı birçok farklı davranışı ile aslında tek bir davranış sergilediği yani kaçtığı… Eğer kendimize dürüst olup davranışlarımızın temelinde yatan içgüdüyü anlamaya çalışırsak, kaçışlarımızı kendimiz de fark ederiz. Neden bu kadar kaçıştan bahsettim? Çünkü bu yazıda günümüzde faaliyet halindeki zararlı bir cemiyet mensuplarının gerçeklerle yüzleşmemek adına nasıl kaçtıklarını ve kaçarken ne hale düştüklerini inceleyeceğiz. Tarihte yaşamış lider, önder hatta peygamber vasıflı insanların ismini çokça söylemek onunla bir bağınız olduğu ya da olacağı anlamına mı gelir? Yani ismi çokça zikredilenin, zikredenden razı olacağı gibi bir şey mi düşünülüyor? Tabii ki böyle bir şeyi kabul etmek doğru değildir. Hatta bu tip, tarihsel insanların ismini çokça kullanan insanların bir kısmı, vurgu yaptığı kişi ile aynı dönem yaşayıp, bugün yaptıklarını yapsa belki onun bir numaralı düşmanı olacak kişilerin ta kendisidir. Buna örnek olarak ismini kullandığı kişinin komutanlığında yapılan savaşlar sırasında yaşamış olsalar ve bugün yaptıklarını o zaman yapsalar tarih kitaplarına “zararlı cemiyet” olarak girecek kişilerin, bugün “Biz O'nun kurduğu partiyiz, O'nun askerleriyiz” demelerini gösterebiliriz. Terör örgütlerine paspas olmaktan tutun da soykırım yalanlarına arka çıkmaya kadar her türlü rezilliğe imza atanların “Biz O'nun partisiyiz” demelerine “yalancılık”, tüm bu zararlı faaliyetleri gerçekleştirenlere oy verenlerin ise “O'nun partisi oldukları için oy veriyorum” demelerine “kitlesel ahmaklık” dışında ne isim konur ben bilmiyorum. Belki "kitlesel cehalet" olabilir diye itiraz gelebilir. Hayır, buna “kitlesel cehalet” diyemeyiz çünkü ortada gerçeklerle yüzleşildiğinde gösterilen bir savunma mekanizması var. Şimdi tam bu noktada, muhatap alıp, “Bak destek olduğun bunları bunları yapıyor” dediğinde bu gerçeklerden kaçmak için savunma olarak sundukları sözlerinden 2 tanesini inceleyelim. 1. “Ama diğerleri de yaptı”Terör örgütüne paspas edildikleri gerçeği ile yüzleştiklerinde başkasının da yaptığını söylemeleri “Tamam biz paspasız ama onlar da öyle. Tamam mı?” demenin itirafıdır. Böyle bir savunma geliştirme ne utanç verici bir durumdur. Savunma da değil zaten, dediğimiz gibi itiraf. Üstelik onların zamanında kurduğu ilişki, biraz da kandırılarak, bir çıkar ilişkisi iken, senin yaptığın terör örgütleri için fedakârlık yapmaktır. Yani senin bir çıkarın da yok, kendi kalene gol atmaya çalışıyorsun. Düşünebiliyor musun, kendini, yakınlarını hedef alan Haydutlaştırma Partisi için fedakârlık yapmış oluyor. Bir ikincisi, eğer bu durumu söylüyorsan, onlar çıkar ilişki kurduklarında karşı çıkmış olman, mücadele ederken de onlara destek olmuş olman gerekiyordu. Ne o zaman karşı çıkanlardan ne mücadele anında destek olanlardan olmamışken ne diye “onlar da yaptı” diyerek kendini bir kat daha rezil ediyorsun. 2. “Onların cemiyetten uzaklaştırılması lazım”
Zararlı cemiyete bir şekilde destek çıkmış olanların, Haydutlaştırma Partisi için fedakarlık yapmaktan tutun da soykırım yalanlarının savunuculuğu yapmaya kadar her türlü zararlı faaliyeti gerçekleştiren zararlı cemiyet aktif mensuplarını gördükleri zaman söyledikleri “bence artık onların cemiyetten uzaklaştırılması gerekli” sözü, “zararlı cemiyet destekçisi” sıfatından kaçabilmek için geliştirdikleri bir başka savunma mekanizmasıdır. 3. “Oy almak için yapıyorlar samimi değiller” Terör örgütleri ile, adi suç şebekeleri ile çıkar ilişkisi kurmanının "herkesin oy hakkı olması" yüzünden kabul edilebilir bir şey olduğunu düşündürmek için söyleniyor. Çünkü oy için yapmıyor, samimi ise, bir terör örgütü, adi suç şebekesi için "fedakarlık" yapıyor ise, varın bunlara siz hayal edin oy verenlerin düşecekleri duruma. Dolayısıyla bu "gerçek" ile yüzleşmemek için bu söylemin arkasına sığınmaya çalışıyorlar. Çıkar ilişkisi kurmak bile kabul edilemez bir şeyken, fedakarlık yapıyor olmanın hesabını siz yapın. |
at 14:13 0 comments
Labels: Genel
9 Haziran 2020 Salı
Haydutlaştırma Partisi
“Buralar zamanında bir kadın savaş pilotu tarafından bombalandı.”Neden? Sence bir nedeni olmuş olabilir mi? “Şu insanlar soykırıma uğradı”Soykırım mı? Allah Allah? Tamam öyle olsun, hadi "soykırım" diyelim. Ama "soykırım" olarak isimlendirmeye çalıştığın olayların nedeni neydi? Süreç nasıl işledi? Niçin tarihte yaşanan olayların nedenleri hakkında hiç konuşmuyorsun? Neden hiç kronolojik sıra yok söylediklerinde? Neden doğrudan bir romantizm başlıyor konuşmaya başladığında? Nedenlerden bahsetmeye başlarsan istediğin gibi bir romantik ortamı oluşturamayacağını mı hissediyorsun? Olur da az biraz yaşanan süreçlerden bahsedersen, elinde propaganda, romantizm yapabileceğin hiçbir şey kalmayacağının farkında mısın yoksa? Peki neden romantizm yapmaya çalışıyorsun? Yoksa hitap ettiğin kitleyi bir şeylere motive etmen mi gerekiyor? Sanki tarihte yaşanmış olaylara çok önem veriyormuş gibi, devamlı olarak tarihte yaşanmış belli başlı olaylardan bahsedip ama hiç nedenlerden bahsetmeyen insanlar görürsünüz. Hepsi ortak olarak aynı olayları gündemleştirip, yine ortak olarak hiç nedenlerden bahsetmezler. Böyle biri ile muhatap olursanız, aklınızda bulunsun muhtemelen Haydutlaştırma Partisinin bir mensubu ile karşılaştınız demektir. Çünkü Haydutlaştırma Partisi mensuplarının, üzerinden manipülasyon yapabileceklerine inandıkları tarihi olaylardan bahsederken hiç kronolojik sıra diye bir dertlerinin olmadığını görürsün. Dilimiz, dinimiz, aklımız, namusumuz, canımız, malımız, milletimiz, memleketimiz ne zaman ki özgür ve serbest olursa o zaman biz kardeşiz.
Nasıl laf kalabalığı ama! Kaçını yediniz? Bir tarafta neden öldürdüğü, yağmaladığı hakkında hiçbir fikri olmayan cahiller varken, öteki tarafta bunların öldürüyor olmasının kendilerinin geçim yolu olan kravatlı teröristler ve kravatlı teröristin eli silahlı teröristlere ukala taklidi ile anlam yükleme çabası var. Yani “kendini acındırabilirsen istediğin kötülüğü yapabilirsin” mottosu. Salla sallayabildiğin kadar. Kendi yalanlarına inanacak kadar düşmüş insanlar... O zaman, tüm bunları göz önüne aldığımızda, Haydutlaştırma Partisinin uyguladığı haydutlaştırma sürecinin 2 ana koldan ilerlediğini söyleyebiliriz. |
at 16:35 0 comments
Labels: Dini