İnsanların üzerine espri yaptığı internette dolaşan videolardan bir tanesinde ilginç bir detay var bu konu ile alakalı. Videonun başlangıcında, bir genç, kendisine "ileride ne olmak istiyorsun" diye soran muhabire, "inşaat işçisi" olmak istediğini söylüyor. Görüntünün biraz devamında ise insanların -niyeyse- üzerine espri yaptığı ama -belki- hepimizin, -belki- her karşılaştığı olay neticesinde karar verirken yaptığı bilinçaltı muhasebesinin bir örneğini duyuyoruz bu gençten: Zekiyim ama inşaat işçiliği yapmak istiyorum.
Bu sayfada çeşitli yazılarda defalarca vurguladığım mesele budur işte, insan aklını kullanmak istemez. Aklını kullanmayı şeytan ona öyle zor gösteriyor ki, aslında kolay olanı zor gösterip kaçırmaya çalışıyor.
Onun için dönüp hayatımıza bakarsak, hayatımızın hep bir şeylerden kaçış olduğunu görürüz.
Nefs-i emmarenin tercihleri kaçıştan ibarettir. Tercih yapacakken; seçenekleri kolay ve zor olarak tasnif edip, zordan kaçışıdır.
Mesela bakarsın birisine, çok çalışıyor gözükür. Hakikaten hep meşguldür ama üzerine vazife olan işleri yapmıyordur. Üzerine vazife olan işleri yapmamak için iş icat ediyordur kendine. Yani çalışkanlığı aslında bir kaçıştan ibarettir.
Yada bir proje hazırlaman gerekiyor veya tezini yazman gerekiyor. Düşüneceksin, üreteceksin, kafa yoracaksın. Bu zevkli olan şey aslında, kolay olan. Ama "şunu yapacağıma şu kadar para vereyim kurtulayım" dersin. O parayı kazanırken ki yorgunluğun daha fazla olacak ama şeytan insana aklını kullandırtmaktan kaçırmak için kolay olanı zor, zor olanı kolay gösterir ve insanı zor sandığından kaçırır. Onun için nefs-i emmarenin hayatı bir kaçıştan ibarettir.
Tabi işler bu kadar vahim değil.
İnsanın nefsi varsa, ruhu da var. Şeytanı varsa, meleği de vicdanı da var.
Keşfetme aşkı; bir şeyleri vücuda getirip ortaya koyma heyecanı; okuması, araştırması, tefekkür etmesi... Tüm bunları yaparken belki kendini kaybetmesi; zamanından, kendinden fedakarlık etmesi, yemeyi bile unutması... Yaptıklarını başkalarının iyiliği için yapması, bunu bildiğinden duyduğu iç huzur, kalbindeki merhametinin onu teşvik etmesi... Bunlar da ruhumuzun yaptırdıkları. Ve aslında kolay ve zevkli olan şeyler. Dikkat edersek, burada kolay ve zor diye tasnif yok bilinçaltı muhasebesinde. Sadece yapman gereken, insanlara ve kendine faydalı olacak şeylerin yapılması gerektiğinin bilinç ve duyarlılığı var. Sorumluluk var; fedakarlık var; aşk var. Nefsani tercihlerde ise zor ve kolay diye tasnif var. Burada kolayı zor; zoru kolay gösteren şeytan var.
İman edebilmek de aynı bu süreçten geçer. İman edebilmek dini anlamaktan, dini anlamak tefekkürden, tefekkür ise ilimden geçer. Hayatını nefsi ile yaşayana elbette bu kısım da zor gelecektir. İman etmenin zorluğundan kaçacaktır. Örneğin mucize isteği sadece imandan kaçıştır. Belki birçoklarının namazı, şehadetten yani kendini feda etmekten kaçışıdır. (Meselenin bu kısmı çok daha fazla örneklendirilebilir)
Yani;
Nefsani hareket eden, ister dünyevi işinde ister uhrevi işinde seçeneklerini kolay ve zor olarak sınıflandırıp, zordan kaçar. Ruhani hareket eden ise fedakarlığı ile aşkı ile hareket ederek yapılması gerekeni yapar...
Artık kim elinde bulunandan (karşılıksız) verir ve takvalı olursa ve Hüsna'yı tasdik ederse, ona kolay olanı kolaylaştıracağız.
Leyl 5 - 6 - 7
Karşılıksız verip takvalı olmak yani fedakarlık
Hüsna'yı (yani en güzeli yani Allah'ı) tasdik yani aşk
ile harekete ederse, (hayatını bu şekilde yaşarsa) zaten
kolay olanı yani aklını kullanmayı, tefekkür etmeyi, ruhu ile hareket etmeyi ve sonucunda iman edebilmeyi
kolaylaştıracağız.
İşte Allah'ın insanoğluna verdiği hayatın sırrı budur.
|