9 Mayıs 2022 Pazartesi

Hadımlaştırma Yasası

 “O güzelim geyikleri avlıyorlar” diyorlar.

Eğer doğada geyik avlayan aslan, kurt gibi yırtıcı kalmamışsa, biz kendi can güvenliğimiz için bunları yok etmişsek, uzman devlet görevlilerin belirlediği geyikleri elbette avlaman gerekiyor.

“Yazık değil mi o güzelim geyiklere. Nasıl kıyarsın?”

Peki senin dediğin gibi yapıp onlara kıyamazsak ne olur?

Geyikler kontrolsüz ürerler, ağaçları talan ederler, her kontrolsüz üreyen canlı gibi besinlerini tüketirler ve kıtlığa girip telef olurlar. Eğer avlayarak sayılarını belli bir değerde tutmazsan, günün sonunda hem geyikten hem ağaçtan olursun. (Buradan da yırtıcıların aslında doğada ağaçları koruduğu gibi bir sonuç da çıkarabiliriz.)

Kontrolsüz üreyen her canlı bizzat kendi türü de dahil olmak üzere doğadaki her şeye sadece zarardır. Onun için kontrolsüz üreyen her canlı mutlaka kontrol altına alınmalıdır. İnsan dahil. En başta insan. Zarar verme konusunda hiçbir canlının rekabet edemeyeceği insanın üremesini kontrol etmiyorsan adım adım kendini, kendi yaşam alanını yok ediyorsun demektir.

“X bölgesinde on binlerce çocuk aç ve yardım bekliyor”

X bölgesinde on binlerce çocuğun ne işi var? Kim doğurdu bunları? Doğuran ne hakla doğurdu? Doğurmadan önce endişe etti mi hiç, bu çocuk ne olacak diye?

“Peki ölsünler mi?”

Doğarken ölmüşler zaten. Katilleri de anası babası.  

Bunu doğa kanunu olarak söylüyorum: Kontrolsüz üreme canlılığın en büyük düşmanıdır.

Kontrolsüz üreme ile ilgili bir hukuki düzenleme şarttır. Tavsiyemiz şu şekildedir:

Evlenmek için, günün şartlarına uygun olarak belli bir maddi gelir şartı getirilmeli. Evlendikten sonra çocuk sahibi olmak için de ekstra bir maddi gelir şartı getirilmeli.

Eğer uyulmazsa?

Önce bir çocuğun gelişimi için gerekli tüm ihtiyaçları karşılayan kampüsler inşa edilmeli. Konforlu yatakhaneleri, okulu, spor salonları olan. Hiç zor bir şey değil.

Maddi gelir şartı sağlanmadan çocuk dünyaya geldiyse, çocuk ebeveynlerden alınarak buralarda yaşamına başlamalı.

Ana baba ne olacak?

Hadım edilecekler. Bu kadar net.

Peki kadın tecavüze uğrar gibi ilişki yaşadıysa?

Bunu ispat edebilirse, sadece baba hadım edilecek. Çocuk annesi ile birlikte o kampüse alınacak.

Peki gelir şartı ne olabilir?

Ev. Hamilelik süreci başlamadan önce eşler devlete başvuracaklar. Çocuk için bir ev gösterecekler. Ev doğacak çocuğun üzerine yapılacak. Çocuk örneğin 24 yaşına gelene kadar ne ana baba ne de çocuğun kendisi evi satamaz olacak. Ana baba kiraya vererek gelir elde etmeye devam edebilirler ama satma olmaz. 24 yaşında ev çocuğun üzerine geçer. Böylece her doğacak çocuk evi ile birlikte doğar. Bu şekilde hem üremeyi kontrol altına almak için gerekli gelir şartını belirlemiş oluruz, hem de beraberinde barınma sorununu da çözmüş oluruz. 

Artık “X bölgesinde on binlerce çocuk aç ve yardım bekliyor” diye bir söz duyduğumuzda aklımıza gelmesi gereken şey “Neden o bölgede o kadar çocuk var” sorusu olmalıdır. “Hadi mazlumun yanında yer alalım” gibi bir söz değil.

Burada mazlum olan kontrollü üreyen birey olarak zaten sensin, onlar değil. Kontrolsüz üreyenler mazlum değil katildir. Doğurup doğurup sokağa attıkları, ara sokakta senin çocuğunu gasp edip, belki öldürecekler. Bunu mu istiyorsun?

Göç eden perişan bir topluluk gösteriyorlar. Her kadının etrafında dörder, beşer çocuk var. Bu görüntü ile birlikte hayatın gerçeklerine uzak romantikler için yapılan tanıtım ise şöyle: “Burada bir dram yaşanıyor” lafı ile “Hadi yardım edelim” yönlendirmesi. Dram yaşanıyor çünkü Hadımlaştırma Yasası şu an Dünyada yürürlükte değil. Ayrıca asıl dramı yaşayacak olan ve bunu hak etmeyen de kontrollü üremeye çalışan, doğuracağı çocuk için bir gelecek hazırlayıp hazırlamadığını hesap eden modern bireydir. Ayrıca, yukarıda bahsettiğimiz yönlendirmeyi yapanların da bu yardım olayını geçim kapısı olarak kullandığını söylememe gerek yok sanıyorum.

Ayrıca kontrolsüz üreyen toplumlara kapını açıp, sığınmacı olarak almak da, o ülkede yaşayan insanlara yapılacak en büyük kötülüktür. Bir de bunu “Mazlumların yanındayız” lafı ile savunmak "mazlum" kelimesini istismar etmektir.

Bu tip toplumlar mazlum değildir, bu tip toplumlarla ilişki kurmak da mazlumun yanında yer almak değildir.

Bu tip insanlar ile ilişki kurmak, bunların doğurup doğurup sokağa attığı ve ne yazık ki serseri mayın gibi dolaşan çocukları ile sokakta karşılaşmak zorunda değilsin. Burada mazlum olan sensin, senin mazlum yapan da seni bunlarla muhatap edenlerdir.  (Neden çocuk doğurmak zorunda olduklarına şartlanıyor insanlar onu da anlamıyorum. Evlenirsen evlen, çocuk doğurmak zorunda mısın? Öyle bir mecburiyetin mi var? Niye şartladın kendini?)

O çocuklar çok umurundaysa, “Çocuklar aç” deyip durma, “Neden bu çocuklar doğdu” de. "Çocuklar aç" demek kimseyi iyi insan yapmaz. 

Hakikaten iş yapmak istiyor, fayda üretmek istiyorsak, “Kontrolsüz üreyen toplumlarda eksik olan yasa ne?” diyerek, bunun mücadelesini yapmak zorundayız. Hadımlaştırma Yasasını savunma dışında yaptığınız her faaliyet ile sadece kendinizi kandırırsınız.

Eğer Hadımlaştırma Yasasını savunmuyorsak, bunun sonuçlarına katlanırken de zırlamaya hakkımız olmaz.

Sadece kendi ülkenizde uygulanması için uğraşmayın, bunu uygulamayan ülkelerle ilişki kurulmasına engel olmak için de uğraşın.

Kontrolsüz üreyen toplumlar insanlık için en büyük tehdittir. Bu tehditi bertaraf etmenin tek yolu Hadımlaştırma Yasasıdır. 

Bitirirken şu soruyu soralım: Kontrolsüz üreme bir doğa kanunu olarak canlılığın en büyük tehdidi ise bugüne kadar neden bunu hedef alan bir hukuki düzenleme yapılmamış olabilir? İnsanlar toplumsal yadırgamadan korkuyorlar da onda. "Bana etiket yapıştırırlar" korkusunu yenemezseniz, hiçbir zaman fayda üretemezsiniz ve çok büyük felaketlerle karşı karşıya kalırsınız. Kaldığınızda artık çok geç olduğunu da anlarsanız. Ayrıca şunu da söyleyeyim o sağa sola şuursuzca etiket saçanların yaptıkları tek şey cehaletlerini ispatlamaktır. O etiketlerin hiçbirinin tanımı da yoktur. 

Elbette yaşadığımız Dünyada, Cezalandırmada Adalet bulunmamaktadır. Bunu Cezalandırmada Adalet yazılarımızda da işlemiştik:

1. Cezalandırmada Adalet: Karanlıktan Aydınlığa

2. Cezalandırmada Adalet - 2

Cezalandırmada adalet sağlandığında elbette büyük bir caydırıcılık ortaya çıkacak ama bu yine de bu suçun işlenmesine tam anlamıyla engel olmayacaktır. Bir masum öldürüldükten sonra öldüreni idam etmek gideni getirmeyecek. Elbette suç işlendikten sonra misliyle cezalandırma uygulanmalıdır ama daha önemlisi suç işlenmeden önce tedbir almaktır. Tedbir: Hadımlaştırma Yasasıdır. Sen tedbirini aldıktan sonra hala daha suç işleyen çıkıyorsa, işte o zaman misliyle cevabını vereceksin. Ama önce Hadımlaştırma Yasasını uygulayacaksın. 

Tek cümle ile özetlersek: Hadımlaştırma Yasası ile sadece kontrolsüz üremenin yaratacağı kıtlığı engellemiş olmayacağız aynı zamanda suçun önüne geçmek için de etkili bir tedbir mekanizması uygulamış olacağız.

4 comments :

Unknown dedi ki...

Bence hadımlaştırma yasası çoğu yasa gibi zararlı bir yasa çünkü: Hadımlaştırma yasasının uygulanmasının gerekli görüldüğü toplumlarda sorunu oluşturan şey insanları çok fazla çocuk doğurmaya iten düşünce yapısı. Bu düşünce yapısının oluşumu geçmişin getirdiği zorunlu şartların ürünü. Biz ne kadar uğraşırsak uğraşalım insanları baskılamak tarih boyunca olduğu gibi asla sorunlara çözüm bulamaz. Hadımlaştırma yasasının uygulanmasının gerekli olmadığı toplumlar da, kendilerini dış etkenlere karşı diplomasi ve silah kullanarak korumalı.
Devletin eline bu yasa kadar güçlü bir koz vermek günün sonunda bireyin gücünün azalmasına neden olacağı için bireyselliğe büyük darbe vuracaktır. Bunun sonucunda insanların düşünce yapısı değişmez ve olduğumuz yerde saymaya devam ederiz.

encodeum dedi ki...

Sevgili Unknown

Şu sözünden:
"Bence hadımlaştırma yasası çoğu yasa gibi zararlı bir yasa" yaşının çok genç olduğunu anlayabiliyorum. Bu cümleyi kuramadan önce "yasaların çoğunu" inceleyebildin mi? Ne gibi çalışmalar yaptın? Zarar ne demek yarar ne demek tanımlarını yaparak yasaların zararlı olanlarını kategorize ettin mi? Senin şahsına özel değil, genel olarak söylüyorum. Şu cümleyi kuran birini günlük hayatta birebirde hiç muhatap almam. (Ben senin yaşındayken çok daha büyük büyük cümleler kuruyordum ve çok şükür ki kimse de sorgulamıyordu. Yoksa nasıl altını doldururdum bilemezdim. Yalnız değilsin yani ;) )

"Biz ne kadar uğraşırsak uğraşalım insanları baskılamak tarih boyunca olduğu gibi asla sorunlara çözüm bulamaz."
Baskılamaktan kastettiğin kanunlar ise, bütün sorunları kanunlar ile çözersin. Yani senin demen ile "tarih boyunca olduğu gibi bütün sorunları baskılayarak" çözersin.

"Devletin eline bu yasa kadar güçlü bir koz vermek günün sonunda bireyin gücünün azalmasına neden olacağı için bireyselliğe büyük darbe vuracaktır."
Birincisi devlet ile hükümet kavramlarını birbirine karıştırıyorsun, birçokları gibi. İkincisi devlet adalet ve güvenliği sağlayan bir araç olduğunu gördüğünde, bütün gücün(gerçi burada güç ne demek o da ayrı bir konu) devlette(?) toplanması gerektiğini göreceksin. Tabi bir de bireyselliğin ne demek olduğunu ve bireysellikten kastının ne olduğunu tanımlaman gerekecek.

Genel olarak tavsiyem, Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayalım. Bir konuyu yorumlamaya başlamadan önce "ya şu kelimeyi kullanıyorum da anlamını sorarlarsa cevap verebilecem mi" diye bir ön kontrol mekanizması kullanalım. İddialarımıza somut örnek verip veremeyeceğimizi de göz önünde tutalım.

Unknown dedi ki...

Evet çoğu yasa yerinde saçmalamışım bunu fark ediyorum şu an.

İnsanın üreme gibi yaşamaktan sonra gelen en temel eylemini baskılamak hırsızlık yapmak gibi şeyleri baskılayan yasalardan tamamen farklıdır (negatif ve pozitif özgürlük kavramlarını incelemen lazım.) Çocuk doğurmak isteyen insanın senin çıkarlarına hizmet etmek gibi bir zorunluluğu olduğu fikrine kapılmışsın, çok bencilce. Bu fikirle yola çıkarsak toplumdaki tüm kötü şeyleri yasaklamamız gerekir değil mi?

Devlet ile hükümet ayırımını çok önce yapmıştım ama üstünden biraz zaman geçince (21. yüzyılda demokrasinin ne kadar kolay manipüle edildiğini anlayınca) devletin belirli bir zümrenin kontrolünde olan çok güçlü bir silah olduğunu fark ettim.

Bireysellikten kastım Bireyciliktir.

Fikrinin değişeceğini düşünmediğim için benim sana tavsiyem yok.

encodeum dedi ki...

"İnsanın üreme gibi yaşamaktan sonra gelen en temel eylemini baskılamak hırsızlık yapmak gibi şeyleri baskılayan yasalardan tamamen farklıdır"

Doğrudur bunu baskılamak bir "doğa kanunudur". Onun için geyik örneği ile başlamıştım. Bu baskılamayı bozarsan yok oluşa doğru gidersen. Doğanın dengesi ile oynarsan, herkes kaybeder. İnsanoğlu doğal baskılamanmadan kısmen kurtulmuştur. Kendisini avlayan bir şey yoktur. Şu an kontrolsüz üreyerek kendi kendisinin adım adım yok oluşa doğru götürmektedir. Hadımlaştırma Yasası bunu engellemek için vardır.

Ayrıca baskılanan şey üremedir, "cinsel ihtiyacı giderme" değil. İnsan üremeden de cinsel ihtiyacını gidermenin yolunu yapabilmektedir. Zaten yazıda da evlenme ile üreme birbirinden ayrılmıştır. Hatta yazıda "evlenirsen evlen, çocuk doğurmak zorunda mısın?" denmektedir.

"Bu fikirle yola çıkarsak toplumdaki tüm kötü şeyleri yasaklamamız gerekir değil mi?"
Başkasına zarar veriyorsa mutlaka yasaklamamız gerekir. Diğerleri tartışılır.

"Devlet ile hükümet ayırımını çok önce yapmıştım ama üstünden biraz zaman geçince (21. yüzyılda demokrasinin ne kadar kolay manipüle edildiğini anlayınca) devletin belirli bir zümrenin kontrolünde olan çok güçlü bir silah olduğunu fark ettim."
Bu kimseye devlet ile hükümet kavramlarını karıştırma hakkı vermez.

"Bireysellikten kastım Bireyciliktir."
??