16 Temmuz 2011 Cumartesi

Kimlik Bunalımı: Kalem - 13

(...)James Robson hakkında endişelerim yok. O çocuğu zaten pek umursamazdım. Onun aramızda bulunması gerçek inançtan ziyade kimlik bunalımından dolayı.(...)
OZ, Sezon 5 Bölüm 7
diyordu Schillenger'in üstadı, Robson'ın özel bir durumunu sorduğunda. Tabi üstadı gerçek inancın ne olduğunu, savunduğu şeyleri neye dayandırarak savunduğunu da izah etmesi gerekiyordu. Elde hiçbir genetik delil olmadan nasıl oluyordu da ırkçılık(siyah-beyaz) yapıyordu da kendisini unutup başkasını kimlik bunalımı ile itham ediyordu.

OZ dizisi için şahsi kanaatim şudur ki uzak ara dünya tarihinin bir numaralı yapımıdır. Dizideki diyaloglar, karakterler öyle sağlam seçilmiş ki, inanın izlerken insanı çok sağlam tefekküre sürüklüyor -aynı yukarıda yaptığım gibi-.

Dizi boyunca insanların devamlı olarak harcandığına, uyanıkların harcamak için ne numaralar yaptığına şahit oluyorsun. Kendi başına ayakta duramayan, birey olamayan, bir oraya bir buraya savrulan insanların yalnızlıktan korktuklarından dolayı nasıl çeşitli çıkar grupların oyuncağı olduğunu görüyorsun. Üstelik gördüğün şey ne kadar gerçekçi olsa da sonuç itibari ile televizyon dizisi olduğu için biraz da makyajlı sunuluyor. Gerçek hayattakinin daha avam daha mide bulandırıcı olduğunu bilmek ziyadesi ile üzüyor mütefekkirleri.

Gelin bu kimlik bunalımının zararlarını yaşadığım coğrafyada şahit olduğumuz bir mesele ile açıklayalım.

PKK adı altında uyuşturucu kaçakçısı bir çete uzun zamandır Anadolu'nun doğusunda faaliyet halinde ve uzun yıllardır yapılan mücadele sonucunda kimi zaman çok azaltılsa da bir türlü bitirilemiyor.

Neden?

Askeri zaaf mı?
Hayır alakası bile yok.

Pkk mensuplarının iyi "savaşçı"(!) olması mı?
Tabi ki hayır. Ayrıca ortada savaş yok ki savaşçısı olsun. Dünya üzerinde, sıfırı tüketmiş her silahlı grup gibi onlar da serseri mayın gibi vurup kaçmaya çalışıyor. Bir de değerli göstermek için buna isim koymuşlar. Gerilla mı ne diyorlarmış. Bu gerilla saldırısı denilen şey hiçbir hedefi kalmamış, daha doğrusu zaten hiç bir zaman müspet bir hedefi olmamış, silahlı grupların sadece karşı tarafa sorun çıkarmak, yandaşlarına ise sanki iş yapıyormuş gibi gözükmek için eli mahkum yaptıkları faaliyettir.

Neden eli mahkum neden yapmak zorunda sorusunun cevabı orada terörün neden hiç bitmeyeceği sorusunun da cevabı:

Çünkü kaçakçılık ve uyuşturucudan büyük rant elde ediyorlar ve bu kolay parayı başkasına kaptırmak istemiyorlar. O rantı yok etmeden o bölgede PKK'yı bitirsen, ZKK diye yeni bir tanesi anında türer.

Şu çok önemli ki bu tip avam grupların çıkardığı bu tip bir meselede yapılacak en büyük hata haydutların, haydutluklarını gizlemek için attıkları sloganlara itibar etmeye kalkmaktır ki, daha önceki iktidar dönemlerinde "bir avuç çapulcu" denilerek son derece isabetli bir sıfat ile anılan bu meselede yapılabilecek en büyük hatayı yapmıştır mevcut iktidar.

Evet düşülen hatanın neticesinde kısa yoldan para kazanma telaşındaki kaçakçıların şarlatanlıkları ile muhatap olunuyor bu günlerde. Ne büyük zulüm! Sanki sıradan adi suçlu değillermiş gibi hareket etme fırsatı veriyorsun ki avamın da ihtiyaç duyduğu şey işte tam budur. Kendilerini değerli hissetmek ve bazı gerçeklerin üzerini örtmek için yaptıkları şarlatanlıklar televizyonlarda yayınlanır olmuş. Belki de günahlarını, suçlarını unuttular yada unutmaya mı çalışıyorlar tam emin değilim ama -tekrardan ifade edelim- burada en büyük hata, hayatta başarısız olduğunun farkında, yalnızlıktan korkan, bir yerlere ait olmaya çalışan avamın muhatap alınması.

Kimlik bunalımı yaşayan avam bazen sağda durur bazen solda durur; bir o tarafa vurur bir bu tarafa. Saygıya deli gibi muhtaçtır ki nedeni kendisine saygısının olmayışıdır. Aslında daha doğrusu saygı duyulacak hiçbir şeyinin olmadığının farkındadır. Birazcık ilgi ile, birazcık romantizm ile yaptıramayacağın şey yoktur.

Bu yazıda konu ettiğim meselenin iki kavram üzerinde geliştiğine şahit oluyoruz. Birincisi bazen sağa bazen sola vuran, kimlik bunalımı yaşayan, manipülasyona son derece açık avam ve bu avamın verdiği zararları gizlemek için yaptıkları şeyleri muhatap almak ile düşülen hata. Bu zamana has bir konuyu örnek vermem elbette bu meselenin bu zamana has olduğunu düşündürtmemeli, kimlik bunalımı yaşayan insanlar ve bunların verdikleri zararlar insanlık var olduğundan beri vardır ve insanlığın başlangıcından beri tekerrür eden bu mesele aynı diğerleri gibi Kuran'da bildirilmiştir. Kalem 13'te. Ne ilginçtir insanların kafasında soru işareti bıraktığını gördüğümüz bu ayet aslında yaşanılan acı gerçeklerin kaynağını ve ne yapılması gerektiğini bize anlatıyor. ( Kalem - 13 Ayeti ile ilgili okuduğunuz başka yorumlar yorum sahibini bağlar)

10. Ayrıca, (6) yemin edip duran alçağa uyma,

6 - Lafzen, "Ve". Arkasından sıralanan manevi/ahlaki zaaf türleri, tabii ki, sadece, "arzu ve özlemlerine" hiçbir şekilde aldırış edilmemesi gereken insan tipinin örnekleri olarak anılmışlardır.

11.[yahut] iğrenç dedikodular yapan iftiracıya,
12.[yahut] iyiliğe mani olana, [yahut] günahkar zorbaya,
13.[yahut] ihtiraslarına esir olmuş zalime, (7) ve bütün bunların ötesinde [hemcinslerine] hiçbir faydası dokunmayana. (8)

7 - Utul terimi -atele fiilinden türetilmiştir: "[bir kişiye veya bir şeye] kaba ve zalimce bir şekilde davrandı"- kendisinde hem zulüm hem de ihtiras özelliklerini birleştiren kişiyi tanımlar; bu sebeple ikili bir karşılık bulmayı tercih ettim.

8 - Müfessirler, zenîm terimine birbirinden çok farklı yorumlar getirmişlerdir. Zenemeh isminden türetilmiş olan zenîm terimi, keçinin kulaklarının altında sallanan yumruları veya her iki gerdanı gösterir. Bu gerdanlar fizyolojik bir fonksiyona sahip olmadıklarından zenîm terimi, "lüzumsuz kimse" [veya "şey"] anlamında kullanılır (Tâcu'l-Arûs): başka bir deyimle, âtıl veya faydasız şey. Bu nedenle, yukarıdaki bağlamda bu terimin sosyal anlamda tamamen faydasız bir kimseyi tanımladığını kabul etmek, mantıkî bir varsayım olur.

Kalem Süresi 10 - 11 - 12 - 13

Tefsirde ifade edildiği gibi ve bizim de bir örneğine bu zamanlarda, yüzlerce örneğine ise tarih içinde şahit olduğumuz zenimlik(kimlik bunalımı), soy ile ilgili bir ifade değil; toplumların içinde hiçbir şeye faydası dokunmayan; ilimle, kendisini meşgul edecek şeylerle uğraşmadığı için kimlik bunalımının pençesine düşmüş ve çeşitli adi suç şebekeleri tarafından oyuncak edilmiş insanlarla ilgili bir ifadedir.

Burada ne ilginçtir ki Cenab-ı Hak zenimi zikrederken, ona [lafzen] uyma yani [lafzen] onu muhatap alma dediği de görülmektedir. Çünkü muhatap almazsan yaptığı hatayı görür ve ebedi cehennemden kurtulma şansı yakalayabilir. Öbür türlü, muhatap alındığını gördükçe zenimliğine daha da yapışacaktır.

Tefekkür edilirse inşallah bu ayetin çelişki uyandıracak bir ayet değil, tam aksine dünyadaki bütün zulümlerin ana kaynağına işaret eden ve o kaynağı nasıl etkisiz hale getireceğini gösteren bir ayet olduğu anlaşılır. Tabi anahtar nokta: tefekkür etmek.


Not: Bu ve bundan önceki yazılarımda defalarca söylediğim "hayatta başarısız olma"yı, sadece ve sadece ilim ve tefekkürle meşgul olamamaya bağlamaktayım. Ne dünyevi sıfatlar ne mal mülk ne de alınan/alınamayan diplomalar bizim için başarının kıstası değildir. Bu konu yanlış anlaşılmasın.

0 comments :