Bilginin değeri tekrar edildikçe insanın gözünden düşer. Bilginin kendi sahip olduğu değer düşmez, insanın gözündeki değeri düşer. Ölüm bilgisinin uğradığı akıbet de budur. Öleceğimiz o kadar çok tekrarlanıyor ki dünyanın en ağır, en keskin bilgisini umursamıyoruz. Hiç aklımızın ucundan bile geçmiyor. "Hepimiz öleceğiz... Tabi, tabi... Hepimiz öleceğiz" diyerek öleceğimiz gerçeğini aslında sadece geçiştiriyoruz; düşünmüyoruz bile. İsra - 22 (EY İNSANOĞLU,) Allah'la beraber bir başka tanrı edinme ki kendini kınanmış ve bir başına bırakılmış olarak bulmayasınEğer "Belli bir süre kalır çıkarız" diyorsanız: Bakara 80. Ve onlar: "Ateş, bize birkaç günden fazla dokunmaz" derler. (65) De ki [onlara]: "Allah'tan bir söz mü aldınız -çünkü Allah hiçbir zaman sözünden caymaz- yoksa asla bilemeyeceğiniz bir şeyi mi Allah'a isnad ediyorsunuz?" Ayetler son derece açık... Aslında hiç de kendimize yakıştıramadığımız o cehennem sandığımızdan çok daha yakın. Mümkün mertebe kul haklarından uzak duralım inşallah ve Allah, dünyada cehenneme karşı cesaretimizi kırsın, sonsuz azapta yapayalnız kalmanın pişmanlığından korusun, bize rahmeti ile muamele etsin inşallah. |
15 Nisan 2009 Çarşamba
Cehenneme Karşı Cesur Olmak
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
2 comments :
Allah razı olsun abi ayrıca hakkınıda helal et, putperestlikle ilgili yazını kopyaladım ve sayfama ekledim. Ne için uyandım bu sabah, neyle karşılaştım. okuduklarımdan memnun kaldım.birazda tesadüf oldu burayı bulmam. benim asıl aramaya niyetlendiğim konu ise ruh ve beden üzerine idi. aklıma şöyle bir soru takıldı. diyorlar ki, insanı ruh yaşatır.ruh olmazsa yaşam biter. o zaman tüm canlılara ruh lazım ki yaşasınlar. bir bilgin var ise paylaşır mısın?
Açıkçası ağır bir soru. Hatta şu yaşadığımız dünyada konuşulabilecek en ağır mesele de diyebilirim.
Yazdığım yazılar içinde en zorlandığım konu idi ruh meselesi. 'Müslüman Olmak Nedir Ne Değildir' serisindeki Ruh yazısının hala daha içime sindiğine söyleyemem.
Dediğin "Ruh olmazsa yaşam biter" meselesine gelirsek. Hayır yaşam bitmez. Canlılığın tanımına bakarsanız eğer beslenme, boşaltım, büyüyüp gelişme vs. olduğunu görürüz ki. Bunları hayvanlar, bitkiler ve insanlar ortak olarak yapar. Ve bir insan bitkisel hayata girdiğinde de vücudunun ihtiyacı olan tüm gereksinimleri bir şekilde vererek hücrelerini hayatta tutulabiliyorlar fakat ortada ruh olmadığından adı üzerinde bitki gibi oluyor. Ama canlılığı devam ediyor.
İşte Ruh'un olmasının farkı da burada çıkıyor olsa gerek. Bizim diğer canlılardan farkımız tercih yapabilmemiz, karar verebilmemiz, kararsız kalmamız, sorumluluk almamız, hislerimiz, pişmanlığımız vs. vs. vs...
Bize bunu sağlayan Ruhumuzdur(AllahuAlem). Ruh olmazsa bunlar da olmaz. Fakat bedenin canlılığı yani yaşam devam eder.
Tabi mesele daha da karmaşık hale gelebiliyor. Örn. "Ruh ölmez". Nefs ölür. Kur'an'da da öyle yazar. "Her nefis ölümü tadacaktır" (Enbiya 35) Dikkat edersen nefs der ruh demez. İşte benim neden yaratıldık sorusuna Allah'ın İsimleri üzerinden bir cevap yazısında işlemeye çalıştığım mesele de kısmen bu idi. Keza Muhyiddin-i Arabi'nin vahdet-i vücud(Varlığın birliği) meselesi de budur. Ruhumuz O'ndandır.
Toparlarsak (İsra 85'te geçen "hakkında çok az bilgi verilen Ruh" için müfessirlerin değişik yorumları olsa da) Ruh hakkında çok az bilgiye sahip olduğumuz için ruh hakkında çerçeveleri kesin olarak çizilmiş tanım ve açıklamalara ulaşamıyorsak da Ruh'un canlılık ile bir alakası bulunmamaktadır. Dolayısıyla her canlıya ruh lazım değildir. Zaten ruh olursa sorumluluk da işin içine girer. Dolayısıyla bu durumda bitkiler bile imtihan oluyor olacaktı.
Not: Helal olsun.
Yorum Gönder