15 Nisan 2009 Çarşamba

Cehenneme Karşı Cesur Olmak

Bilginin değeri tekrar edildikçe insanın gözünden düşer. Bilginin kendi sahip olduğu değer düşmez, insanın gözündeki değeri düşer. Ölüm bilgisinin uğradığı akıbet de budur. Öleceğimiz o kadar çok tekrarlanıyor ki dünyanın en ağır, en keskin bilgisini umursamıyoruz. Hiç aklımızın ucundan bile geçmiyor. "Hepimiz öleceğiz... Tabi, tabi... Hepimiz öleceğiz" diyerek öleceğimiz gerçeğini aslında sadece geçiştiriyoruz; düşünmüyoruz bile.

Dikkat! Bir üst paragrafta geçen cümlelerde hep "biz" kullandığım için bu cümleler sanıyorum çok da sarsmadı, ölüm bilgisinin tekrar edilişinden dolayı gözden düşmesi yanı sıra aynı şekilde herkesin aynı durumda olduğunu bilmek rahatlatıyor sizi. Okurken, ölüm bilgisini unutmanın endişesini duymak yerine herkesin aynı durumda olması dikkatinizi çekiyor; yani rahatlatan şey "ben yanılıyorsam, herkes de yanılıyor ve yalnız değilim". Yani başkasının başarısızlığı ile avunma.

Her şey otomatiğe bağlanmış. Sen dünya hayatını yaşarken kindar ve haset bir şekilde, başkasının başarısızlığı ile avunarak yaşıyorsun ve işte bu hâl ise seni cehenneme karşı da cesur yapıyor. Cehennemde başkasının başarısızlığı ile avunma yok...

"Müslüman Allah'ı, öleceğini unutmadan günaha giremez" demiş âlimler. Günaha girebiliyorsanız bunu unutma kabiliyetinize borçluymuşsunuz. Harikulade bir tespit fakat günaha girmede (yani aslında cehennem bilgisine karşı cesur olmada) iki nokta daha var insanoğlunun sığındığı. Bunlardan birincisi cehennemde yalnız olmayacağını tasavvur etmek, ikincisi sadece belli bir süre azap ile muhatap olacağını sanmak.

Eğer "Yanacaksak hepimiz yanacağız" diyerek cehennemi hayal ediyorsanız:

İsra - 22 (EY İNSANOĞLU,) Allah'la beraber bir başka tanrı edinme ki kendini kınanmış ve bir başına bırakılmış olarak bulmayasın
Eğer "Belli bir süre kalır çıkarız" diyorsanız:
Bakara 80. Ve onlar: "Ateş, bize birkaç günden fazla dokunmaz" derler. (65) De ki [onlara]: "Allah'tan bir söz mü aldınız -çünkü Allah hiçbir zaman sözünden caymaz- yoksa asla bilemeyeceğiniz bir şeyi mi Allah'a isnad ediyorsunuz?"

65 - Yaygın Yahudi inancına göre, İsrailoğulları'ndan günahkarlar bile öteki dünyada sadece çok sınırlı bir ceza görecekler ve "seçilmiş toplum"a mensup olmaları sebebiyle cezaları çabucak kaldırılacaktır: Bu, Kur'an'ın reddettiği bir inançtır.

Ayetler son derece açık... Aslında hiç de kendimize yakıştıramadığımız o cehennem sandığımızdan çok daha yakın.

Mümkün mertebe kul haklarından uzak duralım inşallah ve Allah, dünyada cehenneme karşı cesaretimizi kırsın, sonsuz azapta yapayalnız kalmanın pişmanlığından korusun, bize rahmeti ile muamele etsin inşallah.

2 comments :

Unknown dedi ki...

Allah razı olsun abi ayrıca hakkınıda helal et, putperestlikle ilgili yazını kopyaladım ve sayfama ekledim. Ne için uyandım bu sabah, neyle karşılaştım. okuduklarımdan memnun kaldım.birazda tesadüf oldu burayı bulmam. benim asıl aramaya niyetlendiğim konu ise ruh ve beden üzerine idi. aklıma şöyle bir soru takıldı. diyorlar ki, insanı ruh yaşatır.ruh olmazsa yaşam biter. o zaman tüm canlılara ruh lazım ki yaşasınlar. bir bilgin var ise paylaşır mısın?

encodeum dedi ki...

Açıkçası ağır bir soru. Hatta şu yaşadığımız dünyada konuşulabilecek en ağır mesele de diyebilirim.

Yazdığım yazılar içinde en zorlandığım konu idi ruh meselesi. 'Müslüman Olmak Nedir Ne Değildir' serisindeki Ruh yazısının hala daha içime sindiğine söyleyemem.

Dediğin "Ruh olmazsa yaşam biter" meselesine gelirsek. Hayır yaşam bitmez. Canlılığın tanımına bakarsanız eğer beslenme, boşaltım, büyüyüp gelişme vs. olduğunu görürüz ki. Bunları hayvanlar, bitkiler ve insanlar ortak olarak yapar. Ve bir insan bitkisel hayata girdiğinde de vücudunun ihtiyacı olan tüm gereksinimleri bir şekilde vererek hücrelerini hayatta tutulabiliyorlar fakat ortada ruh olmadığından adı üzerinde bitki gibi oluyor. Ama canlılığı devam ediyor.

İşte Ruh'un olmasının farkı da burada çıkıyor olsa gerek. Bizim diğer canlılardan farkımız tercih yapabilmemiz, karar verebilmemiz, kararsız kalmamız, sorumluluk almamız, hislerimiz, pişmanlığımız vs. vs. vs...

Bize bunu sağlayan Ruhumuzdur(AllahuAlem). Ruh olmazsa bunlar da olmaz. Fakat bedenin canlılığı yani yaşam devam eder.

Tabi mesele daha da karmaşık hale gelebiliyor. Örn. "Ruh ölmez". Nefs ölür. Kur'an'da da öyle yazar. "Her nefis ölümü tadacaktır" (Enbiya 35) Dikkat edersen nefs der ruh demez. İşte benim neden yaratıldık sorusuna Allah'ın İsimleri üzerinden bir cevap yazısında işlemeye çalıştığım mesele de kısmen bu idi. Keza Muhyiddin-i Arabi'nin vahdet-i vücud(Varlığın birliği) meselesi de budur. Ruhumuz O'ndandır.

Toparlarsak (İsra 85'te geçen "hakkında çok az bilgi verilen Ruh" için müfessirlerin değişik yorumları olsa da) Ruh hakkında çok az bilgiye sahip olduğumuz için ruh hakkında çerçeveleri kesin olarak çizilmiş tanım ve açıklamalara ulaşamıyorsak da Ruh'un canlılık ile bir alakası bulunmamaktadır. Dolayısıyla her canlıya ruh lazım değildir. Zaten ruh olursa sorumluluk da işin içine girer. Dolayısıyla bu durumda bitkiler bile imtihan oluyor olacaktı.

Not: Helal olsun.