“Hayatta savunduğu bir şey varmış, istediği bir düzen var ve bunu gerçekleştirebilirmiş ama gerçekleştirmesine izin verilmiyormuş” pozisyonu ile gündemi meşgul eden dava(!) adamlarının herhangi bir ideolojilerinin olmadığını, daha da ötesi, dünya tarihinde, bugüne kadar, ortaya konmuş herhangi bir ideolojinin var olmadığını anlattık sayısız kere yazılarımızda. “O zaman, bırak dava adamlığını, dünya tarihinde henüz ortaya
konmuş herhangi bir ideoloji yoksa, neden insanlar bu derece; dava adamı,
ideoloji sahibi, bir şey savunan insan görüntüsü vermeye çalışıyor?” derseniz… Bu yola başvurmalarındaki birinci neden, bu yola başvuranların suç işleyerek hayat süren kriminal tipler olmaları ve dava, dava adamlığı gibi ispatsız, belirsiz konulara odaklanıldıkça işledikleri suçların gündemden düşecek olmasıdır. Zaten bu konular üzerinden insanları bol miktarda tahrik etmelerinin nedeni de budur. “Dava, dava adamlığı gibi konuların dışına çıkmasınlar da ne söylerse söylesinler. Yeter ki arkadaki çarkı konuşmasınlar.” … İkincisi ise, adalet mekanizmasından kaçabilmek içindir. Bunun
için, devletin çalışma mekanizmasını bozabilmeli, bozabilmek için de ilgili
şahsın bir siyasi parti tabelasına girmesi ya da bizzat tabelayı kurması
gerekmektedir. Bu da kuru kuruya olamayacağına göre, vitrine koyacağı bir
davaya ihtiyacı olacak, onun için de “bir şey savunan insan” görüntüsü vermeye başlayacaktır.
Suç işleyerek yaşayan kriminal insanlar için, işledikleri suçları yasal bir
zemine oturtmak ya da cezalandırma sürecinden kaçabilmek için devlet
mekanizmasını ele geçirmek tarifi mümkün olmayan bir nimettir. Ki elde
ettikleri oranda kitapta yazan bütün suçları işlediklerine şahit oluyorsunuzdur
ülkenizde. Onun için bu tip insanlar, “bir davası olan dava adamı” rolü oynayarak
tabela partilerinde yer bulmaya çalışır ya da bizzat öyle bir tabela kurarlar. Her
şey yolunda giderse, filmin sonunda, ideoloji sahibi olma muhabbetleri ile
sadece karşı tarafın dikkatini dağıtmakla kalmaz, aynı zamanda ideoloji sahibi
insan olma iddiası ile girdiği, suç şebekesinden farksız siyasi parti tabelası
üzerinden, devlet mekanizmasını ele geçirip cezalandırma sürecinden de kaçabilmiş
olur. Bir taşla iki kuş… Neydi o söz? Ha hatırladım. “Fikirlerimden dolayı baskı
altındayım” falan filan… Şimdi gelelim üçüncü kuşa. Üçüncüsü ise, bakarlar ortada işledikleri suçları gizleyebilecekleri
durum kalmamış, o zaman suç işleme ehliyeti aldıkları algısını oluşturmak için başvururlar
“savunduğu bir şey olan adam” rolüne. Bunun için de “bir şeyler istiyor ama
verilmiyor”, “istediği(!) bir düzen var, o olursa çok faydalı, başarılı olacak
ama onu gerçekleştirmesine izin verilmiyor” pozisyonunda olduğunu düşündürtmeye
çalışır. Ve en sonunda da “E madem izin verilmiyor ben de suç işlerim” diyerek,
suç işlemeye ehliyet aldığının algısını oluşturmaya çalışırlar. İşte onun için
devamlı olarak bunlardan -ist’li, -mist’li sıfatlar duyuyorsunuz. Ya da
doğuştan gelen farklı bir özelliği olduğu iddialarını… Her noktasında
belirsizlik, ispatsızlık bulunur tüm bu muhabbetlerin ana fikrinde. Özetle, “savunduğu bir dava, istediği bir düzen var” pozisyonu
ile, Bir, insanların bu noktaya odaklanmasını sağlayarak işlediği
suçları arka plana atmaya çalışır. İki, parti tabelalarına girerek adalet mekanizmasından
kaçmaya çalışır. Üç, eğer suçları arka plana atamıyorsa da suç işlemeye
ehliyeti olduğunu düşündürtmeye çalışır. Ne kadar can sıkıcı bir durum değil mi, kontrolsüz seçim
sistemi yüzünden tüm bunlarla muhatap oluyor olmak? Ama merak etmeyin size güzel bir haberim var. Sizi bunlardan kurtarayım mı? Bir anda piyasadan yok
olsunlar. O zaman hadi gelin bunların söylediklerini somutlaştıralım.
İşi ciddiye bindirelim. Madem dava adamlarıymışlar, herkes kendisi için, kendi
davasına uygun ek cezalandırma hukuku yazabilir olsun. Şöyle: Daha önce yazdığımız - Suç işlemeye engel olmak için: Önleyici Mahiyette İdam
Cezası ve Kontrollü Üreme Yasası, - Yine de suç işlenmiş ise: İşlenen suçun mahiyetine en
yakın cezalandırma sistemi, herkes için sabit kalmak şartı ile; herkes kendisine ek
cezalandırma sistemi yazıp, kaydedebilsin. Örneğin “Ben kitaplı dinleri yaşamak istiyorum” diyen: “Zina
ettiğim tespit edildiğinde beni dövün ya da beni taşlayarak öldürün” şeklinde
e-devlet üzerinden girdi oluştursun ve bu şekilde kendi belirlediği ek
cezalandırma sistemine tabi olsun. Ya da kendine solcu(!) (solcu da ne demekse artık) diyen:
“Ben işçileri çok seviyorum. Örneğin madenciler için adalet istiyorum. Eğer
devlet tarafından madenciden alınan vergi ile hesabıma yatan erken emeklilik
parasını harcadığım, hele ki gece kulüplerinde içkiye harcadığım ya da sigara içtiğim
tespit edilirse Kalaşnikof ile kafama sıkılarak idamım gerçekleşsin ve tam o
sırada da arkada Goran Bregovic’ten Kalaşnikof şarkısı çalsın” desin ve
belirlediği ek cezalandırma hukukuna tabi olsun. Ya da ırmağının akışına ölen tayfa: “Eğer benim ‘barış,
kardeşlik’ adı altında terör örgütlerine selam verdiğim ya da selam verene oy
verdiğim, desteklediğim tespit edilirse, ya da ülke yağmalanırken sesimin
çıkmadığı tespit edilirse, dar ağacında idamım gerçekleşsin” desin ve
belirlediği ek cezalandırma hukukuna tabi olsun. Ya da “Ben Atatürk’e oy veriyorum” diyen tayfa: “Eğer
verdiğim oy ile Atatürk’e küfredenleri, ya da terör örgütü yandaşlarını meclise
soktuğum tespit edilirse, beni denize dökün. Açıklara götürüp beni denize atın,
bu şekilde boğulmam sağlansın” desin ve belirlediği ek cezalandırma hukukuna
tabi olsun. Hadi görelim bakalım ortada bir dava var mıymış ve kim ne kadar dava adamıymış. Ama yanlış anlamayın sakın, bu örnekler, dava adamı iddiasındakilerin aslında ne olduklarını göstermek adına yazdığım mizahi şeyler değildir. Böyle gözükmesi, ilgili şahısların bir kısmının belki büyük bir kısmının -bilmiyorum- karikatür olmasından kaynaklanmaktadır. Yoksa ben gayet ciddiyim. “İlgili şahısların bir kısmı belki büyük kısmı” dedim çünkü herkes böyle değildir. Haksızlık yapmayalım. Canla başla mücadele eden, fedakâr insanlar da bulunmaktadır. Hatta bunu yaptıkları için, bunu yapmasına engel olmak için gereksiz yere hapse atılan insanlar da bulunmaktadır. (Not: Bir örnek olarak söylüyorum. Bizler öyle mübarek insanlar değilizdir ama mesela ben bile kendim
için “Sigara, içki kullandığım ya da kumar oynadığım tespit edilirse 40 sopa
vurulsun” yazabilirim. Mesela…) Yani bu, sadece “Madem dava adamısın göster bakayım kendin
için belirlediğin cezalandırma hukukunu” diyerek dava adamı olma iddiasındaki
suçluları, başkalarını kandırmaya çalışan insanları susturmaya yaramayacak,
belki binde bir çıkan samimi insanların kendileri için cezalandırma hukuku
belirlemesini de sağlayacak. Kişiye özel ek cezalandırma hukuku mutlaka olması gereken
bir uygulamadır. Herkes kendisi için ek cezalandırma hukuku yazabilir bunu da
e-devlet üzerinden girebilir olmalıdır. Buraya kadar her şey çok basit. Fakat bu
uygulamanın önünde bir engel olacaktır. Aslında hayata geçirilmesine engel
değil de sadece ilk etapta yüzde yüz verimle çalışmasına engel olacak bir şey. O
da şu: Kişinin kendisi için ek cezalandırma hukuku yazması, kendisi için suç
icat etmeyi, o da icat edilen suçların tespit edilmesi sorununu beraberinde
getirecektir. Bu sorun, günümüzde zaten evrensel olarak herkes tarafından suç
olarak kabul edilen örneğin hırsızlık gibi suçlar için geçerli olmayacaktır. Örneğin
birisi: “Hırsızlık yaptığım tespit edilirse, mevcut cezalandırma hukukunun
üstüne şu da bana uygulansın” dediğinde bir sıkıntı çıkmayacaktır. Hırsızlık
evrensel bir suçtur. Tespit edilmesinde zaten bir sorun yoktur. Ama örneğin birisi: “Günlük şu ibadetimi yapmadığım tespit
edilirse, şöyle bir cezalandırma uygulansın” diyebilir. Burada o kişinin bu
suçu işleyip işlemediği tespit edilebilmelidir. İşte bu, bu sistemin uygulanabilirliğini
artırabilmek için çözülmesi gereken bir sorunudur. Bu sorun da yolların sokakların kamera ya da hava araçları
sistemi ile izlenmesinin artırılması ve yapay zekâ algoritmaları ile birlikte zamanla
çözülecektir. Elbette yüzde yüz çözüm bulmak çok zordur ama yine de zamanla verimi artacaktır. Onun için Kişiye Özel Ek Cezalandırma Sistemi, ilk etapta tam verimli çalışmasa da olur. İlk etapta, hemen hemen her hukuk sisteminde suç olarak belirtilmiş, hırsızlık, katillik, tecavüzcülük gibi suçlar için bireyin kendisi için yazdığı ek cezalandırma uygulanmaya başlanır. Ek olarak, gelişen teknoloji ile birlikte, şahısların kendileri için belirlediği suçların tespiti, hiç kaçırılmadan yapılamasa da yine de ona yakın bir değerde yapılmaya başlanır ve böylece Devlet 2.0’a geçilmiş olunur. Hem de bu sistem, dava adamlığı iddialarını, ispat
edilebilir bir zemine oturtarak, gereksiz gündem olmaya çalışan insanların
ortadan kaybolmasını sağlar. Çünkü artık dava adamlığı lafla, sloganla değil, bireyin
kendisi için yazacağı Cezalandırma Hukuku ile olacaktır. Yani artık insanlar
dava adamı olduklarını iddia etmeyecekler, yazıp kaydettikleri Cezalandırma
Hukuku ile ispat edeceklerdir. Biz de zaten, eğer o günler nasip olursa, Devrim Dersleri –
5’in sonunda kuracağımız dünya tarihinin ilk ideolojik siyasi partisinde, bu
işin parçası olmak isteyenlerin kendisi için Cezalandırma Hukuku yazmasını
mecbur edeceğiz, ön şart olarak. Son olarak şunu ekleyeyim. Burası önemli: Birey icat ettiği suçu yazarken onun nasıl tespit edileceğini de yine kendisi yazacaktır. Sadece suçu yazıp bırakmayacak, tespiti konusunda da yapay zekaya yol gösterecektir. Yazılımcı jargonu ile yazarsak, suçun kendisi ve suçun tespiti için yazılanların yapay zeka tarafından onaylanması için otomatize bir süreç(pipeline) oluşturmak çok önemlidir. Bu daha ileri aşamanın konusudur belki ama sürecin tamamen otomatize edilmesi çok önemlidir. İlk etapta ülkelerin adalet bakanlıkları tarafından manuel bir onay mekanizması kurulabilir. Tamamen otomatize edilmiş onay süreci de Devlet 3.0 olur. Not - 1: Bu yazı zamanla güncellenebilir. Not - 2: Evet biliyorum. “Bilimsel, teknik ya da inanç konularına geri döneceğim. Artık bu konularda yazmaya çok gerek yok; ‘Çünkü sanıyorum bu son yazı ile birlikte, Cezalandırma Hukukunun yok edildiği Şeytan tarafından kurulmuş mevcut Dünya Düzenini tüm yönleri ile işlemiş ve Cezalandırmada Adaletin sağlandığı adil bir Dünya Düzeninin nasıl olması gerektiğini de tüm yönleriyle anlatmış olduk ve geriye de bir şey bırakmamış olduk’.” demiştim “Rant Çeteleri İle Mücadele Rehberi” yazısında. Ama bırakmışız. Neyse şimdi bitmiştir umarım, inşallah diyelim ve kendi kendime söz verdiğim gibi bilimsel, teknik ya da inanç konularında evrensel değeri olan çalışmalara geri dönelim. |
6 Ekim 2024 Pazar
Devlet 2.0: Kişiye Özel Ek Cezalandırma Sistemi
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
0 comments :
Yorum Gönder