22 Kasım 2025 Cumartesi

Devlet 2.0: Kişiye Özel Affetme Sistemi

/Not: Büyük bir kızgınlıkla yazdım bu yazıyı. Muhtemelen düzenlenecek

Nasıl da başkasının canının yandığı konuda soğukkanlı soğukkanlı konuşuyor. E tabi yanan başkasının canı.

“(…) Bu noktada, suçluyu cezalandırmak yerine onun neden suça sürüklendiğini araştırmalıyız. Mutlaka toplumsal ve psikolojik nedenler ortaya konulmalıdır. Bu aşamada, suçluyu suçlu olarak değil bir hasta olarak görmeliyiz. Bir hastaya nasıl ilgi ve şefkatle yaklaşmamız gerekiyorsa, belki de öyle yaklaşmamız gerekiyor. (…)”

Ne kadar da sağduyulu ne kadar da soğukkanlı değil mi?

İşte aynen böyle konuşan biri vardı bir kanalda. Bizzat şahidim: Bu kişiye yakın zamanda Twitter’da başka bir konu üzerinden sert bir şeyler yazdı biri. “Dikkat et. Senin canını yakarlar” diye tehditvari bir cevap vermişti. Hani nerde o, olaylara sağduyulu yaklaşan insan? Hani nerde o, olaylara soğukkanlı yaklaşan insan? Kendi meselen olunca göremiyoruz onu, değil mi?

Kendi canı mevzu bahis olunca, başkalarının acıları üzerinden konuşurken ortaya çıkan o, “olaylara sağduyulu ve soğukkanlı yaklaşan insan” görüntüsünden eser kalmıyor. “Bana bu şekilde şeyler yazmanın altındaki toplumsal ve psikolojik nedenleri araştırmalıyım. Sana bundan sonra ilgi ve şefkatle yaklaşacağım” demiyor. “Dikkat et seni bilmem ne yaparlar” diyor.

Hatırlarsanız, Devlet 2.0: Kişiye Özel Ek Cezalandırma Sistemi isimli yazımızda: Bu sistemle, insanlar var olduğunu iddia ettikleri ideolojilerine(!) uygun olarak kendileri için ek cezalandırma hukuku yazabilecekler, bu sistem sayesinde, hem -eğer bir yerlerde samimi insanlar varsa- onlar davalarını yaşayabilecekler hem de blöfçüler çenelerini kapayacaklar ve büyük bir ızdırap bitecek demiştik. Çünkü bir yerlerde böyle beylik laflarla, “şöyle sistem istiyorum, böyle sistem istiyorum, şöyle olmalı, böyle olmalı” diye konuşanlara “Yaz işte kendin için ek cezalandırma hukuku. Niye yazmıyorsun?” denebilecek. Başka bir deyişle “Madem yeni bir düzen istiyorsun. O düzene göre kendin için yaz bir cezalandırma hukuku. Yaşa o düzeni. Devlet 2.0, bunu sana sağlayacak.” denebilecek. Peki bu sistemi başkalarının acıları söz konusu olunca sağduyu ve soğukkanlılık timsali görüntüsüne bürünerek cezalandırma sürecini baltalamaya çalışanlara da uyarlayamaz mıyız?

Elbette yapabiliriz. Hadi işi ciddiye bindirelim.

Devlet 2.0’da bireyler kendileri için ek affetme hukuku yazabilecekler. Örneğin: “Eğer biri beni gasp ederse, tehdit ederse, bana tecavüz ederse ya da beni yaralar ya da öldürürse, ona hiçbir şey yapılmasın. Ona hasta muamelesi yapılarak ilgi ve şefkat gösterilsin. Zaten ben de her hafta onu ziyaret edecek, temiz çamaşır götürüp kirlilerini de temizleyeceğim.” diyebilecekler. Bu sözler suçtan önce yazılıp e-devlet üzerinden kaydedilmişse, ilgili şahsa karşı suç işleyen kişiye bir şey yapılmayacak. Ve işte o zaman bunu yazan için ilgi budalalığını başkalarının acıları üzerinden tatmin etmeye çalışan ilgi delisi değil, samimi bir insan diyeceğiz. Tabii cehaletinde samimi.

Örnekler üzerinden devam edelim.

- “Örgüt kurup birilerini öldürülmüşse ne olmuş. Barışalım. Barış her zaman iyidir.”

+ Sen zarar gören taraf değilsin ki nasıl barış sözcüğünü kullanıyorsun?

- “Affediyorum onu güzel kardeşim”

+ Neyi affediyorsun?

- “Bomba koyup patlatmışları. Onları affediyorum”.

+ Kardeşim sen zarar gören taraf değilsin. Sen nasıl bu konuya müdahil oldun? Affetme, barış gibi sözcüklerin senin ağzında ne işi var? Ayrıca geçen gün canını sıkan bir şey olmuştu da ağız dolusu küfürler ediyordun. Hatırladın mı? “Onu şöyle keserim, böyle biçerim” falan diyordun. Nasıl oldu da bir anda soğukkanlı, sağduyulu insan görüntüsüne büründün öyle.

- “Peki barışa karşı mısın?”

+ Canım, o kadar cahil, o kadar yetersizsin ki… O kadar birikimsizsin ki... Ve bu haldeyken bu konulara girip çıkış yolu bulamayıp bunun sonucunda o kadar anlamsız cümleler kuruyorsun ki! “Şöyle dese de yadırgasam. Kurtulsam şu konudan. Galip gelsem.” diye saçma sapan yerlere çekmeye çalışıyorsun girdiğin konuyu.

“Barış sözcüğünün tanımını yap” desem yapabilecek misin? Hayır yapamayacaksın. 

Hadi ondan vazgeçtim. Yaz kendin için barış hukuku işte. Hadi göreyim seni. Savun kendin için barış hukuku yazabileceğin Devlet 2.0 düzenini. Bu düzende diyebileceksin ki: 

“Eğer birileri bir yere bomba koyup patlatır da ölürsem. O teröriste hiçbir şey yapılmasın. Eğer bir yakınım ölürse de dava açmayacağım, peşine düşmeyeceğim. Hatta yakınımın katili o teröristi cezaevinde ziyaret ederek, temiz çamaşırlar götüreceğim. Evde yaptığım kekleri, börekleri götüreceğim. Hatta kişiye özel cezalandırma hukuku sisteminden de faydalanıp, yakınımın katiline her hafta yemek ve çamaşır götürmezsem, götürmediğim her hafta için şu kadar para cezası uygulanmasını sağlayacağım. Affediyorum onu. Barışıyorum onunla.” 

Yaz bunları görelim ne kadar samimiymişsin, cehaletinde.

Başka bir örneğe geçelim:

“Nesiller boyu fakir olan, tek öncelikleri gördükleri diğer varlıklı aileler gibi yaşamak isteyen bir kesim var. Fakirlik bu kesimin DNA’sına kadar adeta işlemiş gibi. Dedelerinin babaları fakir, dedeleri fakir, babaları fakir, kendileri fakir. Zengin olduğunu gördükleri kesimden haraç isterken bunun hakları olduğuna inanıyorlar. Cezaları arttırmayla bu sorun bitmeyecektir.”

Hepsi yanlış. Her cümlesi değil, kullandığı her sözcük yanlış. Birincisi fakirlik(?) de dahil olmak üzere hiçbir şey suç işlemeye, bir masumun canını yakmaya gerekçe değildir.

İkincisi, eğer bir insan fakirliği(?) bu kadar sorun ediyorsa, o fakir(?) hali ile illa ki üremek zorundaymış gibi üreyen anası babası ile yüzleşsin. “Madem durumunuz yoktu neden çocuk sahibi olmaya kalktınız?” diye sorsun. Yüzleşsin hayatının tek gerçeği ile.

Üçüncüsü, “fakirlik(?)” ne demek yahu? Tanımı ne bunun?

Dördüncüsü ve hepsinden önemlisi, şu saçmalığı duyanda başarılı insanların hepsinin zengin(?) ailelerden çıktığını sanacak. Ayrıca yine sormamız gerekiyor: Zenginlik de ne demek?

İnternete erişimin bu kadar kolay olduğu ve internette hemen her konuda her türlü bilginin ücretsiz bir şekilde hazır olduğu günümüz dünyasında böyle alt sınıf tespitlerin sırf “bakın sosyolojik konular hakkında konuşabiliyor ve sıra dışı yorumlar yapabiliyorum” amacı ile yapıldığını görmek çok zor olmamalı. İlgili şahıs burada "fakir(?)" sözcüğünü kullandığı için takdir toplayacağını biliyor. Aslında bu saçmalıklarla fakir(?) olan insanlara hakaret edildiğinin farkında bile olmayan avam kesimler hakikaten bu saçmalıklara düşebiliyor. 

“Sen neden ünlüsün?” sorusu sorulsa, az biraz utanması varsa, bir daha insan içine çıkmaması gereken tipler, ne yazık ki, mikrofon şansı bulduğunda bir anda Şeytan’ın yaldızlı sözleri ile bezenmiş beş para etmez yorumlara başlıyor, o sözleri söylediğinde takdir edileceğini zannederek. Dediğimiz gibi konunun gerçekliğini analiz edemeyen alt sınıf kesimlerden takdir de geliyor. Fakat şunu hiçbir zaman unutmayın şu anda yaptığımız gibi bu gibi tiplerin söylediklerini biraz kurcalayın o sözlerin altının ne kadar boş olduğunu göreceksiniz.

Sinirlerimize hâkim olarak incelemeye devam edelim edilen lafları. Cevap verilmedi zannedilmesin. Ondan sonra girişeceğiz.

Bu fakirlik(?) gerekçesinin çetecilerin suç işlemesine izin olduğu iddiasının doğru olması için çetecilerin internete erişememesi gerekiyor. Böyle bir şey var mı? Tabii ki de yok. Peki internete erişip ne yapıyor çeteciler? Sanal kumar başta olmak üzere kısa yoldan para kazanma yollarına sapma? Bilgisayar oyunları ile ömür tüketme? Abuk sabuk videolar ile boş boş vakit öldürme? Doğru mu? İnterneti faydalı bir şey için kullanmak belki aklının ucundan bile geçmiyor. Değil mi?

Ya bir de öyle ahmakça anlam yüklemiş ki, sanki bu tip çetelerde takılanlar zaten sorumluluklarından kaçmak için bu tip arkadaş gruplarına girmiş değil de “Anadan babadan fakirim. Şu anda bunu sosyolojik olarak değerlendirip, çetelere giriyorum” diyorlarmış gibi.

“Genç neslin içinde kendini laik veya dindar olarak bir grubun içinde konumlandıramayan, sayıları da çok fazla olan genç insanlar hayata ve yaşadıkları topluma çok kinliler.”

Şuna bak hele kini de bilirmiş. Hayatı boyunca bütün sorumluluklarından kaçmışlar kin besliyorlarmış. Bunu dediği çeteci de “Aaa ben kin besliyormuşum. Dur kin besliyormuşum gibi yapayım” diyor şimdi. Bu tip hayatı boyunca sorumluluklarından kaçıp, hiç çalışmamış, neredeyse tamamı en azından sigara içen, suça atmışlar “kin besleme” diye bir şeye hakları olduğunu düşünüyorlarsa, kin besleyecekleri kişiler: Önce bizzat kendileri, sonra aileleri, daha sonrasında ise kendilerini bu yola sürükleyen arkadaş çevresi ve hatta “Bakın ben boş beleş bir şekilde ünlü olmadım. Sosyolojik tespitler de yapıyorum” görüntüsü vermek için yukarıdaki gibi saçmalayarak onları suça teşvik eden bu tip sözlerin sahipleridir.

“Bence devlet kanuni tedbirlere tabii ki başvurmalıdır. Ancak bunun yanında maddi durumu kötü olan ailelerin çocuklarına hiç değilse öğrencilik yıllarında arkadaşlarına mahcup olmayacak oranda burs verilmelidir.”

O kadar cahil ki ama o kadar cahil ki. Ama o kadar yetersiz ki. Ama o kadar yetersiz ki. Daha mevcut müfredatın zaten 1800’lü yıllardan kalma olup kimseyi iş güç sahibi yapabilecek durumda olmadığının farkında bile değil. O kıt bilgisiyle bu konular hakkında atıp tutmaya başlamadan önce bir baksın bakalım var mı birileri, mevcut müfredatın hatalarını teker teker açıklayarak devrim niteliğinde dersler hazırlayıp insanların erişimine açan. Önce buna baksın daha sonra da bu derslerin ne kadar az izlendiğini görsün. Ha ayrıca şunu da ekleyeyim birçok kişiye burs da veriliyor. Yardım da yapılıyor. Ki dediğim gibi çok gerek de yok. İnternete erişim ve devrim niteliğindeki derslere ulaşmasını sağlamak yeterlidir. 

Gelelim bu tipin, cezalandırma hukukuna laf atmasına. Hiçbir söz, suçlunun önleyici mahiyette cezalandırma hukukundan kaçmasını sağlayamaz. “Sen suçlunun neden suç işlediğini araştırmaya koyul biz kısasını gerçekleştireceğiz” denir. Çetecilik, terörizm başta olmak üzere örgütlü suçların tamamı sadece ve sadece önleyici mahiyette cezalandırma hukuku ile çözülür. Bu tip suçlarda suçun bireyselliği dikkate alınmaz. Yani sadece suçu işleyen değil, suçu işleyenin bütün destekleyicileri de cezalandırma sürecine dahil edilir. Bu konulara böyle lakaytça girenler gidip bir araştırsınlar bakalım bu konuları kim, nerede açıklamış. Farklı bir tecrübe olacak onlar için bir şeyleri araştırmak gerçi. Zahmet olacak.

Ayrıca insanların canının yandığı bu tip konularda sosyolojik tespit yapmak isteyen her kim varsa, sosyolojik tespitlerini kendi üzerinden yapsınlar, başkaları üzerinden değil. Ha inanıyorsan yaptığın o tespitlere onun da imkanının sağlandığı Devlet 2.0 Kişiye Özel Affetme Sistemini destekler ve şöyle yazacağını beyan edersin: “Fakirler(?) bana zarar verir veya öldürürse ona hiçbir şey yapılmasın. Eğer bir yakınıma yaparlarsa da şikayetçi olmayacağım ve onu hapishanede her hafta ziyaret ederek halini hatırını soracağım”. 

Bak sadece "Sen sosyolojik tespitler yapabilirmişsin, olaylara farklı yaklaşabilirmişsin gibi gözükmek için Şeytan'ın yaldızlı sözlerine başvuran, 'fakirlik kavramını kullanırsam pek itiraz eden olmaz beni takdir ederler' kurnazlığı yapan, bu kurnazlığı yaparken de ne kadar kötü şeylere anlam yüklediğinin farkında bile olmayan basit bir ilgi budalasısın" deyip bırakmadım. Önüne kişiye özel affetme sistemini getirdim. Hadi ispatla, "Bu konuda şöyle sosyolojik değeri varmış gibi gözüken yaldızlı sözler söylersem takdir edilirim. İtibar kazanırım" kurnazlığına kalkışan basit bir ilgi delisi olmadığını ve "bana veya yakınıma karşı suç işleyecek fakirleri(?) affediyorum" de.

Herkese söylüyorum: Cezalandırma hukuku hakkında konuşacaksanız. Suç çeteleri, çeteciler hakkında yorum yapacaksanız. Sadece kendinizi katarak konuşun. Ya da hiç açmayın ağzınızı.

Hem arka mahallede büyümüş ve temiz giyimli, temiz yüzlü, sorumluluklarını yerine getiren, zararsız birilerini görünce kıskançlıktan onlara sataşan, ona sadece pislik yaparak erişebileceğini bilen hiçbir zaman yalnız dolaşmayan, yalnız dolaşmaya cesareti olmayan çetecileri yakinen görmüş hem de adil cezalandırma hukuku, adil seçim sistemi, mevcut müfredatın hatalarını düzeltme gibi tamamen benzersiz çalışmalar ortaya koymuş bir insan olarak yazdım tüm bunları.

Haddini hududunu aşmış, kim olduklarını unutmuş ve bu konulara da böyle lakayt bir şekilde girenlere söylüyorum: Sanıyorum siz kinin nasıl bir şey olduğunu çok acı bir şekilde tadacaksınız. Kendinizi güvende hissediyorsunuz değil mi? Gerçek kinin nasıl bir şey olduğunu göreceksiniz inşallah. Piyasada adı duyulmuşlar, masumların canının yandığı konularda atıp tutmaya başlamadan önce kim olduklarını ve neden ünlü olduklarını hatırlayarak söze başlasınlar. Ağızlarından çıkan her sözden önce, "Ben bunu söylüyorum ama sorsalar bu dediğimin arkasında durabilecek miyim?" diye iyice bir tartsınlar kendilerini.

Şunu da fark ediyorum ki, artık çok sabır gösteremiyorum, boş beleş, zarar ziyan konularla ünlü olmuş tiplerin “Ünlü oldum. Boş beleş, zarar ziyan konularda ünlü olmamışım da sanki bir niteliğim varmış gibi gözüksün diye ciddi konular hakkında da konuşabilen insan görüntüsü vereyim. Hem de farklı insan görüntüsü vereyim” diye konulara girip şeytanın fısıldadığı yaldızlı kelimelerle konunun gerçekliğinden uzak cümleler kurmalarından. Biri gidiyor biri geliyor. Dur bakalım nereye kadar gidip gelecekler…

Unutmayın sadece faydalı şeyler üreten ve bu uğurda çalışan insanların kin tutmaya hakkı vardır. Ve o kin adamı çok çok fena yakar. O kini üzerinize çekmeyin!

Not: Biliyorum, Devrim Dersleri - 2'ye kadar bir daha yazmayacağım demiştim hem kendime hem size ama gerçekten son zamanlarda yaşananlar tahammül edilir seviyede değil. Müdahale etmesem olmuyor. Ciddiye alıp yazdığım için biraz kendimi küçük düşmüş gibi hissediyorum. Bilmiyorum. Bir süre kalsın bu yazı..

0 comments :